9 Aralık 2010 Perşembe

Otomotiv sektörü yaratıcılığın sınırlarını zorluyor.


Dünyaya inen Bumblebee olmak istediği, taşımak istediği, ben diyebileceği bir imaj, kimlik ve kişiliğini yansıtan bir yüz icin efsanevi Chevrolet Camaro' yu seçti. Güçlü ama sıcak, sert ama sempatik, sıradanlıktan uzak yaratıcı karakteri Camaro'nun sert çizgileri, sempatik sarı rengi ve sonsuz bakışlarında can buldu. Aynı saatlerde iki blok ötede içi nefretle dolu, acımasız Barricade kişiliğini hem santimetre karesinde hissettiren siyah rengi, kendinden emin ağır adımları ve karakterini ele veren vahşi çizgileri ile bir Ford Mastang saleen S281 olarak vücut buldu. Hikayenin sonrasını bir çoğunuz biliyorsunuz... Transformers'i benim icin ilginç kılan şeylerin başında kişilik ve karakterleri renginden, yüzünden, sesinden belli olan, her biri transform olduğu markanın kimliği ve kişiliği ile içe geçmiş Autobot'lar oldu. eger ford musteng bir kisi olsaydi aynene Barricade gibi olurdu. sari chevroleti secen bumble bee aslında Camaro’nun o sert bakışının ardındaki ruhu yansıtıyordu. markalar, markaların hikayeleri, tasarımcıların metale hayat ve kimlik kazandıran çizgileri, ruh halini yansıtan renkleri ile otomobiller Bumblebee ve Barricade kadar bizler içinde en onemli, en pahalı ve artık bir o kadar da zor secimlerin basinda geliyor.Şu an dünya üzerinde özel uretimleri saymazsak 70 kadar markanin sundugu 2000'in farkli model arasinda secim yapmak zorunda oldugumuz kocaman bir pazardayız. ayrıca donanımından teknik özelliklerine, renginden sesine kadar sonsuz kişiselleştirme seçeneği sunan sınırsız tuning dünyasıda cabasi. Türkiye'de de bu seçeneklerin hemen her birine ulaşmak mümkün. Bir zamanlar cok da eski degil, 90'larda hayalimizi süsleyen ve erişilebilen otomobil markasi 10'u geçmiyordu. 1993'de cikan Doğan'ın lüks modeli SL icin parasını peşin verdiğimiz ve 8 ay sıra beklediğimiz günleri unutamıyorum. İşin en ilginci ise o dandik Doğan SL'nin şu an her sene degiştirdiğimiz, bize tasarımı, teknolojisi, segmenti ile farkli deneyimler yaşatan bir çok markadan daha büyük tatmin ve haz yaşattığını, heyecan ve zevk verdigini anlatmama gerek yok. Ben yaşayamadım ama bir zamanlarin efsanesi Türkiye'nin en iyi yerli arabası slogonı ile satılan ford taunus'a sahip olmanin verdigi haz, renault 11 flash'ın bakisları ve kendine esir eden hatcbak arka tasarimi, tempranin bir anda tüm beklentileri alt üsteden kalkık arka tasarimi ve otomatik camı lüks olmaktan çıkaran radikal donamım özellikleri, markasıyla degil lakabıyla cagirdigimiz kaplumbaganin ruhlarımızda biraktigi izleri, heyecanlari anlatmaya gerek yok. otomobillerle geçirdiğimiz en güzel günlerdi.

Daha eskilere gitmek de mümkün; bir dönem zenginliğin sembolü büyük, güçlü Amerikan arabalarına sahip olmaktı. 60'larda Almanya'ya giden Türkler Mercedes efsanesini memlekete getirdi. Özal'la birlikte başlayan değişim, bir çok Avrupalı markanın Türkiye'ye girmesi, japon ve Güney Kore'li markaların tüm dünyayla birlikte Türkiye'de de rekabete dahil olması otomotiv sektöründe dinamik bir rekabeti ve pazarlama karmasında daha yaratıcı ve aktif bir kurguyu zorunlu kıldı.

Çok geriye gitmeden 1970-80-90'lardaki pazar şartlarına baktığımızda karşımıza şöyle bir manzara çıkıyor: özellikle satış önermeleri, pazarlama stratejileri ve marka konumlandırmaları ile satın alma davranışını ektileyen faktörlerle baktığımızda markaların daha çok rasyonel mesajlara yoğunlaştığını gözlemliyoruz. Bu dönem yaşanan rekabetin hemen her pazarda su yüzüne çıktığı, otomobil teknolojisi ve marka konumlaması açısından üreticilerin karşılıklı gardlarını aldıkları çok özel bir döneme karşılık geliyor. güvenlik, konfor, hayatı kolaylaştıran teknolojiler, performans, yakıt tüketimi gibi satın alma kararlarını en çok etkileyen unsurlar üzerinde yaşanan rekabet, çok noktalı emniyet kemerinden airbag'a, otomatik camdan abs,esp'ye kadar bir çok yeniliğe sahne oldu. Teknoloji ve diğer rasyonel ürün özelliklerinin tüm üreticiler tarafından kolaylıkla üretim bantlarına adapte edilmesi, küreselleşen, kolay girilen ve hızla genişletilebilen yepyeni pazarlar büyük üretim ve satış rakamlarını beraberinde getirsede artan maliyetler ve rekabet markaların yatırım alanlarında ve pazarlama stratejilerinde değişikliğe gitmelerine yol açmaya başladı. Satın almak için çok büyük rakamların ödendiği, büyük fedakarlıklar ve zor kararların söz konusu oldugu otomobil satın alma sürecinde rasyonel ürün özellikleri her zaman en büyük belirleyici olmakla birlikte 80-90'larla birlikte duygusal ve kişisel faydalar hem ürün özelliklerinde hem de pazarlama karmasında ve reklam mesajlarında yerini daha çok almaya başladı.

Tüketiciler açısından baktığımızda otomobil sahibi olmak büyük bir kesim için Türkiye’de hala bir mit. Bütçesel olarak çok büyük bir satın alma ve önemli bir tercih meselesi. Ama daha da önemlisi bir sosyal sınıf ve statü meselesi, bir prestij göstergesi. Bu sosyo kültürel olgu, rasyonel kriterler yanında tüketici satın alma kararları ile ilgili farklı içgörülerin ve duygusal kararların Türkiye’de çok etkili olduğunun bir göstergesi. Otomobil satın alma kadarlarında referans grupları, kültür, sosyal sınıf, roller ve statüler, kişilik, yaşam biçimi gibi faktörler oldukça etkili. Bu faktörlerin kesişim noktasında ise marka bulunuyor. Marka imajı ve markanın vaadettiği değerler otomobil satın alma kararında tüketiciler için en önemli kriterlerin başında geliyor. Bu da otomobil üreticilerinin artık taklit etmeye değmeyecek kadar bir birine yakın olan ürün özellikleri yerine tasarım, kişiselleştirme, pretij, imaj vs. gibi soyut alanlar yanında marka değerleri ve imajı üzerine yoğunlaşmalarına neden olmaya başladı.

Şu an bir çok otomobil markası pazarlama stratejileri ve reklam mesajlarını bu temeller üzerine kuruyor. Son ekonomik kriz ve paralelinde kapanma noktasına gelen fabrikalar, satışlarda %50ye varan düşüşler ve bunun bir yansıması olarak son iki yılda özellikle marka değerinde %30 varan ciddi düşüşler sektörü olumsuz etkilesede marka değeri üzerinden bir satın alma güdüsünün artan baskısı markaların bu alandaki yatırımlara odaklanmalarına neden oldu. Tasarım ve sınırsıza yakın kişiselleştirme opsiyonları yeni döneme damgasını vuran en büyük iki parametre haline geldi. Son dönemde sektörde en çok konuşulan konular ve trendlerin başında artık tasarım ve tasarımcıların geliyor. Chris Bangle, Murat Günak, Walter de’Silva, Frank Stephenson gibi tasarımcıların yeni tasarım denemeleri, transfeleri sadece sektör içinde değil genel basın ve doğal olarak tüketiciler tarafından da Takip edilmeye başlandı. 10 yıl önce hayal dahi edilemeyen yeni segmentlerin ürün yelpazesine dahil olması, kişisel ve duygusal tatminin ön planda olduğu tasarım detaylar ve teknolojiler tüketicilerin otomobillere olan ilgisini ve yaşam tarzlarındaki ağırlığını daha da artırdı. Bu gelişmelerin paralelinde otomobil üreticilerin sadece reklamla sınırlı olmayan üretim felsefesi ve marka konumlandırmasına yansıyan farklılaşma stratejileri yeni markaların rekabete dahil olmasına, mevcut büyük markalarında farklı deneyler ve ürünler ortaya koymasına neden oldu. Tesla’nın tamamen elektirikli otomobil üreterek ciddi bilinirlik ve satış rakamları yakalaması, Wiseeman, artega gibi özel üreticilerin spor otomobil niş otomobil pazarında yakaladığı satış rakamları ile katalog markalarını rahatsız etmeye başlaması sektörde markaları farklı değerler yaratmaya mecbur kıldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder