2 Ağustos 2011 Salı

DİKKAT! BU SAYFA TESTOSTERON SEVİYENİZİ ARTIRABİLİR....




Duygusallık ve anlam. Mercedes tasarımcılarının yeni CLS'nin tasarımına başladıklarında çıkış noktası olarak kullandıkları iki kelime. CLS'nin biçim dili, sözcüklerle zor anlatılabilen tüm duyguları ifade etmek üzerine kurgulanmış. Böylesine aykırı şekilde güzel görünmesinin ardındaki sır da bu. Sonuç: Mercedes tasarımcıları CLS'de modası geçmeyen bir şıklık ile dışa vurumcu tasarımı başka hiç bir otomobilde olmadığı kadar birleştirmeyi başarmışlar.

Bu göz alıcı güzellik ve dahiyane tasarımın yarattığı etki kalbimiz ve mantığımızla sınırlı değil, 2004 yılında dünyaya tanıtılan CLS, otomotiv dünyasında devrimci bir etki yaratarak, tüm kuralları alt üst etti. Coupe formunda 4 kapılı lüks bir sedan yaratma fikri başlı başına çok radikal bir devrim olarak tarihe geçti.

Tek amacı sizi baştan çıkarmak olan bir tasım objesinin, dışa vurumcu görünüşünün yanı sıra satın almak için çok sayıda mantıklı nedene sahip olması da bu 4 kapılı coupe otomobilin en büyük kozu. CLS, duygulara hitap eden tasarım detayları ve sportif dış güzelliği yanında, 4 kişinin ihtiyaç duyacağı yüksek konfor, fonksiyonel ve zeki çözümlere de sahip. Bu yönüyle de 4 kapılı bir sedanın mantığa seslenen tüm özelliklerini bünyesinde taşıyabilen nadir otomobillerden biri.

Mercedes CLS'nin türünün ilk örneği olmak gibi bir ayrıcalığı da söz konusu. Devrim niteliğindeki konsepti ve başlattığı akım otomotiv sektörünü o kadar etkiledi ki bugün bir çok marka Mercedes CLS'nin açtığı yoldan gidiyor. Hem aynı pazar payını paylaştığı köklü rakipleri hem de alt ve üst sınıflardan bir çok marka CLS'nin açtığı 4 kapılı sportif coupe segmentinde yeni modellere imza atıyor. Audi'nin 2009 lanse ettiği A5 sportback, hemen arkasından 2011 de tamamen Mercedes CLS'yi hedef alan A7, VW Passat CC, BMW'nin 2012'de pazara sunmayı hedeflediği 6 serisi Gran Coupe, bir üst ligde Porsche Panemera ve Aston Martin Rapide CLS'den ilham alan başlıca modeller.

Merdeces'sin 4 kapılı Coupe fikri pazarda büyük bir boşluğu doldurmasın yanı sıra, tüketici iç görüsünün mükemmel bir iz düşümü olarak dikkat çekici bir pazarlama başarısına dönüştü. CLS'yi sadece pazarlama başarısı olarak görmek de haksızlık olacaktır. Çünkü Mercedes başta CLS olmak üzere son 5 yılda çıkardığı, sportif modeller ve sıra dışı tasarımlarla marka değerini yükseltirken, hedef kitle yaşını da kayda değer şekilde aşağıya çekmeyi başardı. Demode, yaşlı, ağır, ruhsuz, sıradan lüks bir otomobil markası olmaya doğru giden imajını genç, sportif, çağdaş, sıra dışı ama aynı zamanda yüksek prestijli bir lüks ikonu olarak iyice tescilledi. Rakiplerinin güçlü ataklarına karşı hem küçük segmentte hem de lüks üst segmentlerde gereken cevabı vermekte pek gecikmediği gibi CLS, CLK, E coupe gibi modellerle kuralları koyanın kendisi olduğu imajını da yedi düvele ilan etmiş oldu.

CLS'nin markaya kattığı değer ve yakaladığı başarının ardındaki sır perdesini bu kısa analizin ardından isterseniz hafifçe aralayalım ve CLS'nin kullanıcısında yarattığı etkiyi mercek altına alalım. CLS'nin sıradışı tasarımı ve güzelliği elindeki tek kozu değil. Sahip olduğu teknoloji, performans değerleri ve sürüş asistanları ile bir otomobilden çok daha fazlası. Otomobilin iç tasarımı tüm duyuları şımartacak kadar iddialı. Kullanılan asil ahşap kaplamalar, tüm iç yüzeyleri kaplayan kaliteli deri, mat ve parlak gümüşlü krom kaplama aksesuar ve süs elemanları sizi bir otomobilden çok daha fazlasını aldığınıza ikna ediyor.

CLS yaşattığı üstün sürüş zevki yanında çok özel, heyecan veren, sempatik bazı özelliklere de sahip. Aslında çok ciddi bir pasif güvenlik ekipmanı olan elektronik şerit takip sistemi bir süre sonra size bir play station oyunu kadar eğlendirici gelebiliyor. Örneğin, Play Station 3 müdavimlerinin need for speed veya diğer bir çok oyundan alışık olduğu dual shock 3 hissini CLS'nin direksiyonunda hissetmek başlı başına çok ilginç bir deneyim. Otomobil istem dışı sol bariyer çizgisine yaklaştığı anda devreye giren sistem, direksiyonu PS3 kumandasındaki aynı hisle titreyerek uyarıyor ve siz hala direksiyonu düzeltmemişseniz CLS sizin adınıza direksiyonu aksi yöne hafifçe kırarak olası bir kazayı engellemeye çalışıyor.

CLS sahiplerini analiz ettiğimizde, bu otomobili satın alan kişilerin kesinlikle sıradanlıktan uzak, özel ve seçkin kişiler olduğunu ve rafine zevklere sahip olduklarını söyleyebiliriz. Duyguların satın almak için çok az mantıksal neden aradığı bir model olan CLS'nin hedef kitlesinin de kendisi gibi özel olması sürpriz olmasa gerek...



MARKA KİŞİLİGİ : SOFİSTİKE, UZMAN, YARATICI, STATÜ VE STİL SAHİBİ

MARKA İMAJI : 5
İNOVASYON ve YARATICILIK: 5
TASARIM: 5
SOSYAL STATÜ VE PRESTİJ: 5
KİŞİSELLEŞTİRME : 4
FARK YARATMA VE DİKKAT ÇEKİCİLİK: 5
ÇEVRE-TOPLUMSAL DUYARLILIK VE SORUMLULUK : 4

SAF ÇEKİM GÜCÜ


Bir Mercedes sahibi olmakla, bir otomobil sahibi olmak arasındaki en basit ve akla gelen ilk fark sizce nedir? Cevabı vermeden önce soruyu biraz analiz ederek cevaba ulaşmaya ne dersiniz? Bu sorunun cevabı aslında çok net bir marka konumlandırmasını da içinde barındırıyor ama asıl ilginç olan bu değil. Ben bu sorunun, başka bir marka ve kategori için bu kadar net sorulamayacağı gibi bu kadar net cevaplandırılabileceğini de düşünmüyorum. Bu yüzden bu soru ve bu sorunun cevabını çok önemli ve üzerinde fazlasıyla düşünülmesi gereken bir marka vakası olarak görüyorum. Şimdi herkesin bildiği bu cevaba geçebiliriz dilerseniz. Cevap çok net: Prestij. Dünyadaki başka coğrafyalardan mesela bir New York'tan ya da Dubai'den farklı olarak misak-ı milli sınırlarımız içinde yaşayan bizlerin Mercedes algısı çok farklıdır... Derinlemesine bir araştırma yapsak, hatta bununla da yetinmesek ve Martin Lindström'den destek istesek; Buy.olgy kitabında tanımladığı nörolojik sınırları da aşarak daha derinlere insek... Mercedes'in bir Türk, bir Amerikalı, bir Alman ve zengin bir arap şeyhi üzerinde yarattığı etki, kurduğu duygusal bağ ve anlam derinliğini irdelesek, eminim Türk’ler adına çok farklı ve ilginç bulgular elde ederiz...
Bu yıl Almanya’daki gurbetçilerimizin Almanya’daki varlıklarının yani Almanya ve Türkiye arasındaki iş göçü anlaşmasının 50. Yıldönümü. Mercedes markasının ülkemiz insanı üzerinedeki etkilerini incelerken bu tarihsel verinin ışığında düşünmek, bir Türk’ün Mercedes markasıyla kurduğu ilişkinin boyutlarını anlama gayretimize oldukça yardımcı olacaktır.
Bu açıdan Mercedes markasını ve Türk kullanıcısı üzerindeki algısını ele alırken, sadece güncel araştırma verileri, Best Global Brands ya da Brand Z analizleri değil, bu tarihsel verilerin ışığında Markayı ele almak daha özel sonuçlar elde etmemize sebep olacaktır kanaatindeyim. Mercedes sadece ülkemiz insanına ait bu özel hikayesi ile bir çok Alman markası da dahil biz Türkler için çok daha fazla prestij ve statü sembolü haline gelmiştir.
Her ne kadar Türkiye’deki Mercedes algısını tarihsel hikayesi özelinde biraz fazla dramatize etsek de Mercedes markasının dünyada yarattığı algı, bir lüks ve prestij markası olarak kabul görmüş, net konumlandırması tartışma götürmez bir gerçektir. Mercedes hem BMW, Audi gibi Alman rakipleri, hem de farklı pazarlarda karşısına çıkan Lexus, İnfiniti, Cadillac gibi bir çok marka için prestij ve lüks otomobil kategorisinde meydan okunan birinci ve en güçlü rakip olarak her zaman rekabette en tepede yerini almıştır. Lüks otomobil kategorisinde içinde Mercedes olmayan bir diagram, bir karşılaştırma, bir analiz yok denecek kadar azdır.
Mercedes markasının bu tartışılmaz konumlandırma ve algı üstünlüğünü sayfalarca yazabiliriz, bu yüzden dilerseniz burada bu kutsal markayla ilgili detayları bırakıp bu ayki araştırmamızın şeref konuğu Mercedes E coupe’yi incelemeye başlayalım.
Mercedes E Coupe, tasarımı ve sıra dışı çizgileri ile Mercedes'in son yıllarda ürettiği en fantastik otomobillerden birisi. Bir önceki nesil clk coupe ile kıyaslandığında çok daha özgün ve fark yaratan bir tasarıma sahip. Bu otomobili farklı kılan en önemli özellik kesinlikle tasarım. E coupe'nin tasarımı yaratıcı ve sıra dışı olduğu kadar sihirli de. Çünkü bu otomobil spor coupe tasarımına sahip olsa da elegant ve lüks bir sedan kadar prestijli duruyor. Aynı sınıfta büyük bir rekabet içinde olduğu Audi A5 ve BMW 3 Coupe ile kıyaslandığında sanki bir üst segmente aitmiş hissi veriyor. Bunda agresif ön tasarım ve otomobili daha uzun gösteren yan silüetin etkisi büyük. Büyük algısı yaratan uzayan silüet yanında otomobilde kullanılan parlak alüminyum dış aksesuarlar ve otomobile ağır bir hava katan metalik özel renkler E coupe'yi rakiplerinden daha elegant ve özel gösteriyor.
E coupe, daha prestijli ve olgun duran tasarımı, yarattığı saf çekim gücüyle birleşince alışılagelmiş Mercedes kitlesinin yaşını biraz daha gençleştiriyor ama bunun yanında bir Coupe'ye sahip olmak isteyen ama belli bir yaşa geldiği için çekimser davranan 40 yaş üstü özel bir kitleyi de can damarından yakalayabiliyor. Otomobili satın alan hedef kitleyi analiz ettiğinizde bir çok E coupe sahibinin 30 yaş üstü, kariyerinde başarılı ve iddia sahibi olduğunu. Tarzıyla fark yaratmayı seven ama bu farklılığın prestijle birleşmesi gerektiğine inanan bir kitle olduğunu görüyoruz.
Bu yazımızda araştırmada elde ettiğimiz bulgular yanında web'de ve sosyal medyada E Coupe hakkında otomobil sahiplerinin paylaştığı bazı duygu ve fikirleri de paylaşma ihtiyacı hissediyorum. Bunun sebebi, bu görüş ve düşüncelerin bir çoğunun Mercedes E Coupe'nin en büyük rakibi Audi A5 Coupe'ye ait bir web forumunda, iki otomobili karşılaştıran otomobil sahiplerine ait olması. Seçtiğim cümleler bu otomobile sahip olanların ve olmak isteyenlerin duygularını o kadar güzel dile getiriyor ki başka söze gerek kalmıyor... işte bu cümleler:
-Tasarim konusunu gelince garajima cektigim zaman yururken donup bi daha bakiyorum o derece beni benden aliyor. Kasli yapili sert bi durusu var.
-E Coupe kesinlikle muhteşem bir coupe fakat 35-50 yaşları arasında birisinin Audi A5 mi yoksa e-coupe mi daha çok oturaklı durur diye sorsanız ben tamamen şahsi fikrim olarak E-coupe daha çok oturaklı olur diyorum. Audi A5 daha çok 20-35 yaşa hitap ediyor gibi geliyor bana.
-Geçen gün vişne çürüğü renginde bir E coupe gördüm aracı otur izle saatlerce,sanat eseri maşallah çok deli alet karizması o biçim
-Dıştan bakanlar için güzel ama kullanan için kötü.
-Ankette çok çekişmeli gidiyor Gerçi Audi forumunda Mercedesin bu kadar çok sevilmesi hem forumun objektifliğini hemde Mercedesin başarısını kanıtlıyor
-Bu iki aracında yol tutusu performansı vs herşeyi şüphesiz çok iyi. İkisi de alan kişiyi üzmez, üzerse ayıp olur. Ben burdaki kriterin ''hangi araca baktığınızda içinizi gıdıkladığı, hangisinin sizi cezbettiği'' olduğunu düşünüyorum. Ve şu an sokakta bir Audi A5 coupe ile Mercedes E Coupe yan yana dursa E Coupe bir adım önde derim.
-E Coupe bana göre 10 tane Audi A5 eder. A5'i kötülemiyorum E Coupe çok iyi! ben napayım!

En çok hoşuna gidense şu oldu:
-Bmw nankördür bakmazsan inkar eder, Mercedes çilekeştir bakmazsan idare eder, bakarsan ihya eder... gibilerinden

MARKA KİŞİLİGİ : SOFİSTİKE, UZMAN, YARATICI, STATÜ VE STİL SAHİBİ

MARKA İMAJI : 5
İNOVASYON ve YARATICILIK: 4
TASARIM: 5
SOSYAL STATÜ VE PRESTİJ: 5
KİŞİSELLEŞTİRME : 3
FARK YARATMA VE DİKKAT ÇEKİCİLİK: 5
ÇEVRE-TOPLUMSAL DUYARLILIK VE SORUMLULUK : 4

BİR OTOMOBİL 5 DUYUYA HİTAP EDERSE

BrandCarTest araştırması henüz 3.cü ayında olmasına rağmen otomotiv sektöründe eksikliği hissedilen bir açığı dodurması sebebiyle oldukça beğeni toplayan bir çalışma oldu. Tasarımı, konsepti, segmenti ve teknolojisi ile fark yaratan marka ve modelleri mercek altına yatırdığımız BrandCarTest araştırmasında duygusal deneyime dayalı test sürüşümüzün yanında, test ettiğimiz otomobilleri satın alan kişilerle yaptığımız derinlemesine görüşmeler ışığında marka ve tasarıma dair bir dizi sonuca ulaşmayı hedefledik. Bu otomobilleri satın almamıza neden olan motivasyonları, otomobillerin sahipleri üzerinde yarattıkları duygusal etki ve deneyimleri gün ışığına çıkarmaya çalıştık. Özellikle müşterilerle yaptığımız derinlemesine görüşmelerde çok ilginç bulgulara ulaştık. Araştırmamıza konuk olan Infiniti FX, Peugeot RCZ gibi araçların yaratığı farktan olsa gerek, satın alanların otomobillerine kesinlikle bir objeden çok daha fazla anlam yükediğine şahit olduk. Satın alma nedenlerimizin sadece çok küçük bir yüzdesinin rasyonel ve somut değerlerden oluştuğunu gördük. Bizi en çok etkileyen bulgu ise otomobiller ve sahipleri arasında kurulan bağ oldu. Otomobillerle, satın aldığımız bir çok objeden, çok daha derin ve anlamlı bir ilişki içerisindeyiz ve bu ilişki bazı markalar ve modeller söz konusu olduğunda anlamlı bir ilişkininde ötesine geçerek tam bir tutuya döşüyor... İşte tam bu aşamda BrandCarTest çok daha anlamlı bir kimliğe kavuşuyor... Çünkü sizler için BrandCarTest'te daha çok bu marka ve modelleri konuk etmeye çalışıyoruz... Yani içimizdeki tutkuyu ateşleyen, fark yaratan markarları deneyimlemey çalışıyoruz... Bu ayki konuğumuz da BrandCarTest'in ruhuna bire bir uyan bir diğer markaBMW

Bir BMW kullanmak, kendini farkli ve iyi hissetmek için yeterli bir sebep. Ancak bu BMW, yeni 5 serisi ise bu iki duygunun tavan yapacağından emin olabilirsiniz. BMW 5 serisini farklı kılan özelliklerine değinmeden önce biraz BMW markasına bakalım dilerseniz. BMW, marka değeri olarak diğer tüm markaların üstünde bir yere sahip. Brand Z 2011 raporuna göre 25. sırada olan marka dünyanın en değerli otomobil markası durumunda. Sadece Brand Z değil, hemen hemen bir çok araştırma ve analize göre BMW markası tüketicilerin algı dünyasında çok özel bir yere sahip. Örnekleri çoğaltmak gerekirse, Business Week dergisine göre dünyanın marka özvarlığı en yüksek 15.nci markası, Luxurr institude'da göre dünyanın en arzulanan markaı, hatta çinde yapılan çok yeni bir araştırmaya göre de Apple ve Rolex gibi markaları geride bırakar Çin'in en arzulanan markası olma ayrıcalığınıda elinde tutuyor... Bu büyük başarının arkasındaysa çok net ve yalın bir vaad yatıyor: BMW bir otomobil markasının vaad edebileceği en basit şeyi vaad ediyor: sürüş keyfini... Markanın iki sloganı var. Birisi "ultimate driving machine" yani "en iyi, nihai sürüş makinesi" ve tüm dünyada kullandığı "sherr driving pleasure" yani gerçek sürüş keyfi". Markanın sloganıyla altını çizdiğ bu vaad, 5 serisinde kusursuz bir formda vücut bulmuş diyebilirim. BMW 5 serisi markanın tüm ruhunu karasorinin her santimetre karesinde hissettiriyor. BMW 5 serisi BMW ruhunu ve imajını bir adım ileriye taşımanın yanında, hem bulunduğu segment hem de model imajı ile markaya değer katıyor.

Lüks, yüksek kalite ve sosyal statü gibi benzeşen vaadlerin ötesine geçerek; inovasyon, performans ve tasarımı BMW markasının ayrıştırı özelliği olarak sahiplenen BMW AG, marka konumlandırmasını bu değerlerden yola çıkarak "Lüks performans otomobili" olarak tanımlıyor. Yaziya başlamadan önce düşündüm, keramet BMW'de mi? yoksa 5 Serisinde mi? diye... BMW 5 serisi ile geçirdim 24 saatin ardından hala bu soruya tam olarak cevap verebilmiş değilim. Diğer BMW otomobilleri düşündüğümüzde 5 serisi marka vaadini en iyi karşılayan model diyebilirim. Biraz hantal bir görüntü veren 7 serisi ve beklentileri nerede karşılayıp nerede karşılamadığı belli olmayan 3 serisi ile kıyaslandığında BMW'yi en iyi temsil eden model hangisi derseniz? cevabım kesinlikle 5 serisi olacaktır. BMW marka kişiğine baktığımızda markanın kendini 20-40 yaşlarında, erkek, yüksek profilli, modayı takip eden, sofistike, gösterişli ve sporcu olarak tanımladığını görüyoruz. BMW 5 serisini satın alan profili incelediğimizde marka kişiliği ile hedef kitlenin kişiliğinin çok net bir şekilde örtüştüğünü görebiliyorsunuz. BMW 5 serisi tasarımındaki zerafet ve elit duruşu ve sosyal statüyü ön plana çıkaran imajı ile iş adamlarını hedeflerken, aynı zamanda tasarımındaki sportif kontürler, dinamik çizgiler ve performansıyla çok daha genç bir kitleyi de kendisine bağlıyor. Otomobili satın alan 25-30 arasındaki gençlerde, 40-45 yaşındaki iş adamları da beklentilerininin karşılığını tam olarak alıyor.

Rakipleri ile kıyaslandığında 5 serisi çok daha genç ve dinamik bir kişilik profili çiziyor. Otomobili satın alan kullanıcıların yaş ortalamarına ve kırımlarında baktığınızda bu fark daha da net bir şekilde ortaya çıkıyor. En yakın rakibi Mercedes E serisi, ne kadar gençleşse de 5 serisine göre daha yaşlı, oturmuş ve ağır bir kişilik ortaya koyarken, hedef kitlesi ve mevcut kullanıcı profili de bu algıyı kuvvetlendiriyor. Diğer bir güçlü rakibi Audi 6 serisiyse, eskiyen tasarımı yanında soğuk ve ağırbaşlı duruşu ile makam arabası imajından kurtulamıyor. Yeni 5 serisinin rakiplerine göre daha genç bir hedef kitle profiline sahip olmasının bence en büyük ikinci nedeni tasarım (birincisi: sürüş keyfi) . 5 serisi her ne kadar Mercedes CLS veya Audi A7 segmentinde olmasa da en az onlar kadar sportif bir tasarım sunuyor. Özellikle M versiyonu hem dış tasarımda hem de iç tasarımda coupe etkisini ciddi anlamda hissettiriyor. itiraf etmeliyim ki iki yıl önce 5 serisinin ilk taslaklarını gördüğümde BMW'nin yeni tasarım anlayışı ile ilgili ciddi kaygılar duymuştum. Gelen gideni aratacak, Chris Bangle'i özliyeceğiz demiştim.... Ama düşündüğüm gibi hiç olmadı. BMW nin yeni tasarım şefi Adrian Van Hooydonk başta yeni 5 serisi olmak üzere BMW'de çok daha elit, çok daha sportif, çok daha güçlü çizgilere imza atmaya başladı. BMW 5 serisi bu tasarım anlayışının belkide en iyi örneklerinden birisi... Tasarımı kusursuz denilecek kadar güzel ve etkileyici... Otomobil sadece tasarımı ile değil, teknolojisi, konforu, ekonomisi ile de fark yaratıyor. Dokunduğunuz her yüzey kusursuz bir forma ve kaliteye sahip. Tüm bu güzelliklerin performansla birleşmesi ise ayrı bir zevk. Güce sahip olmanın ve kontrol etmenin verdiği his ve yarattığı kendine güven duygusu bu araçtan aldığınız zevki kat kat artiriyor. Asıl mucizevi olan şeyse otomobilin yakıt tüketimi: inanmıyacaksınız ama D100 boyunca, arasıra sıkışsan ve kilitlenen ama sakin bir sürüş ile yaklaşık 45 dakika süren 45 Km'lik bir mesafede BMW 5 serisinin ortalama yakıt tüketimi sadece 4.7lt/100km. gibi inanılmaz bir rakam olarak ekrana yansıdı... Yani 5 serisi tüm bu yaşanılan deneyim için size sadece 7TL gibi bir fatura çıkarıyor... Yarattığı emisyon ise sadece 132g/km.

Otomobilin kusurlarına ve hissettirdiği eksikliğe gelince: Bir önceki 5 serisine göre yaklaşık 10bin Euro kadar pahalı olması BMW 5 serisinin bir dezavantajı. Bunun yanında belkide test ettiğimiz araçta olmamasından kaynaklanan bir eksiklik ama artık orta ve kompakt sınıf otomobillerde bile standart donaımda bulunan bluetoothe telefon görüşme sisteminin opsiyonel olması BMW'ye yakıştıramadağımız bir eksiklik. Bu eksikliğin yarattığı fiziki ihtiyaçtan öte markanın bu beklentiyi karşılamamış olması bizi biraz hayal kırıklığına uğrattı diyebiliriz... Ama bu kadar kusur kadı kızında da olur derseniz BMW 5 serisi tam size göre...

BMW 5 serisi E segmentinin imaj ve tasarım olarak en dinamik ve sportif modeli. Bu yönüyle BMW markasının vaad ve değerlerini de en iyi temsil eden model. Bulunduğu segmenti klasik anlamda temsil eden ağır başlı, elit, üst sınıf otomobillerle kıyaslandığında çok daha genç ve dinamik bir çizgiye sahip. Prestij ve sosyal statünün ağırbaşlı ve siyah otomobillerden geçmediğini düşünen ve sportif çizgisinden taviz vermek istemeyen genç yöneticiler ve patronlar için bence BMW 5 serisi en ideal otomobil.

MARKA KİŞİLİGİ : SOFİSTİKE, UZMAN, YARATICI, STATÜ VE STİL SAHİBİ

MARKA İMAJI : 5
İNOVASYON ve YARATICILIK: 4
TASARIM: 4
SOSYAL STATÜ VE PRESTİJ: 4
KİŞİSELLEŞTİRME : 3
FARK YARATMA VE DİKKAT ÇEKİCİLİK: 4
ÇEVRE-TOPLUMSAL DUYARLILIK VE SORUMLULUK : 4

BRAND CAR TEST / TÜRKİYE'NİN İLK KALİTATİF OTOMOBİL MARKA ARAŞTIRMASI



Otomobiller… Bazılarımız için özgürlük. Bazılarımız için tutku. Bazılarımız için bir prestij ya da statü sembolü. Kişiliğimizin ve tarzımızın bir yansıması. Hayalleri süslüyorlar, kıskanılıyor ve arzulanıyorlar. Bizler gibi onlarında kişilikleri var. Bazıları eğlenceli, bazılarının sempatik bir duruşu, bazılarınınsa karizmatik bir havası var. Bazıları Sert bakışlara ve güven veren hatlara sahip...

Otomobiller bu saydığımız duygusal yönleriyle sahip olduğumuz, satın aldığımız bir çok objeden ayrılıyor. Söz konusu obje otomobil olduğunda da satın alma karar süreçleri, tüketici motivasyon ve güdüleri de çok daha karmaşık bir hal alıyor. Çağdaş pazarlama anlayışı, tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarının en iyi şekilde karşılanabilmesi için gerekli bilgilerin toplanması,değerlendirilmesi ve tüketici davranışlarının her yönüyle anlaşılması ve buna göre pazarlama karması geliştirilmesi esasına dayanmaktadır. Elde edilen bilgilerle, strateji geliştirmek kolaylaşır ve arzulanan sonuçlara erişilmesi olasılığı artar. Kısacası, tüketici davranışlarının bilinmesi, derinlemesine analizi pazarlama çabaları için kaçınılmaz bir zorunluluktur. Özellikle otomobil sektöründe Tüketicilerin rasyonel beklentileri yanında, Marka imajı, duygusal fayda ve sosyal güdülerin pazarlama karması ve konumlandırmadaki ağırlığı hiç olmadığı önem kazanmıştır.

Fark yaratan markalar ve otomobiller köşemizde, modern şehir hayatının en önemli satın alma objelerinden biri olan otomobilleri alışıla gelmişin dışında yeni bir yöntemle test edip, mercek altına alacağız. Otomobil sahiplerinin otomobilleri ile kurdukları duygusal ilişkiyi, otomobillerin marka değerlerinin ve imajlarının satın alma ve tüketici tercihleri üzerindeki etkisini, tasarım ve yaratıcı arayışların nasıl fark yarattığını masaya yatıracağız.

Yaratıcı markaları, bu markaların devrim niteliğindeki yeniliklerini ve çizgi dışı modellerini kantitatif ve kalitatif araştırma teknikleri ve fokus grup analizlerine dayanarak duygusal bir marka testine tabi tutacağız. Bu markaların ve radikal modellerinin hedef kitleleri ve tüketiciler üzerindeki etkilerini ve markaya kattığı değeri analiz edeceğiz. Tasarım, marka kişiliği, marka imajı, duygusal tatmin, statü-prestij gibi sosyal beklentiler gibi 8 ana kriter altında marka ve modelin duygusal satın alma ve tercih nedenlerini inceleyeceğiz ve bu 8 kritere göre otomobilin elde ettiği test değerlerini ortaya koyacağız. Otomobillerin hedef kitlesi içinde yer alan ve markanın odaklandığı alanlarda uzmanlaşmış trend uzmanı, tasarımcı, iş adamı, gazeteci, marka danışmanı ve akademisyenlerden oluşan özel bir denek grubu tarafından test edilecek ve aracın mevcut sahiplerinin iç görüleride ayrıca alınarak, sonuçlar analiz edilecek.

BRAND CAR TEST ile yollarda gördüğümüzde bizi heyecanlandıran,konseptiyle, tasarımıyla hayran bırakan, teknolojisi ve performansıyla bir çok kişinin hayalini süsleyen fark yaratan otomobilleri çok daha yakından ve hiç olmadığı kadar derinden tanıma fırsatı yakalayacaksınız...

Çizginin dışında, kendi yolunu kendisi belirleyen, fark yaratan KİŞİLER ve MARKALAR bu araştırmayı ve bu araştırmanın sonuçlarından yola çıkarak kaleme aldığım yazıları çok sevecek diye umuyorum...

ARAŞTIRMANIN İÇERİĞİ:

MARKA KİŞİLİĞİ / (marka ve modelin tüketicinin yansıttığı kimlikle olan bağı)
MARKA İMAJI / (otomobilin genel imajının test edenler nezdinde ki değeri)
MODEL İMAJI / ( test edilen genel imajının test edenler nezdinde ki değeri)
İNOVASYON ve YARATICILIK / (marka ve modelin getirdiği trendler ve yenilikler)
TASARIM / (otomobilin tasarımın yarattığı tatmin)
SOSYAL STATÜ VE PRESTİJ
KİŞİSELLEŞTİRME / (otomobilin her acıdan kişiselleştirilebilirliği)
FARK YARATMA VE DİKKAT ÇEKİCİLİK / (otomobilin duygusal olarak satın alan üzerinde yarattığı farklılaşma etkisi ve dikkat çekiciliği)
ÇEVRE-TOPLUMSAL DUYARLILIK VE SORUMLULUK / (otomobilin ve markanın sosyal sorumlu konumunun katkısı)