tag:blogger.com,1999:blog-40304124996870161252024-03-05T06:59:55.183-08:00ministry of brandTurkish Airlines Brand Consultant,
Columnist,
Teaching Staff,
BrandCarTest DriverSerdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.comBlogger14125tag:blogger.com,1999:blog-4030412499687016125.post-62451343245637949962012-05-17T15:08:00.002-07:002012-05-17T15:08:22.534-07:00<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<h3 style="text-align: left;">
O BİR TANRIÇA</h3>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh56j5h2ffJc8xHVynCLVbaz31OBfISf81KYrk7W5ANyWhZ1eNJ9XS2aZF7gxvX820cxR0QRuDRdIePAWBhfW1J6PutEmZ9JIl-QdhIpZg_ngq4L1L3C3_y7n7JVdNaQiFtIERxEEeKKzFb/s1600/DS1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="265" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh56j5h2ffJc8xHVynCLVbaz31OBfISf81KYrk7W5ANyWhZ1eNJ9XS2aZF7gxvX820cxR0QRuDRdIePAWBhfW1J6PutEmZ9JIl-QdhIpZg_ngq4L1L3C3_y7n7JVdNaQiFtIERxEEeKKzFb/s400/DS1.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNaxfcv_PG2Q7xznkKRar4WZyHEQDmVqfv81Ed-TaKxTEgvlYeeoWhWIcXk7Bw2w79AW4oYd18xZBlW7Y-eOIjsLzAikpuSlQnMRYoczX7ZlT-gpdkNIpx_XZBx6OpMp_Fg3INLu0QTGzj/s1600/DS2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhNaxfcv_PG2Q7xznkKRar4WZyHEQDmVqfv81Ed-TaKxTEgvlYeeoWhWIcXk7Bw2w79AW4oYd18xZBlW7Y-eOIjsLzAikpuSlQnMRYoczX7ZlT-gpdkNIpx_XZBx6OpMp_Fg3INLu0QTGzj/s400/DS2.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2ISUc5O8ph8krlgNNWVy42wosM8n_NU24VwddLuq1XygMG0ih80ZQp5mHDIsQ69Zq6mCZ3IMfpKxPdn8QvunHZIgRYhgU8NUYjDh9_8wqdAxzKsQgBsrLb1VBjS2SrddsGM6FKuVshg7B/s1600/DS3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh2ISUc5O8ph8krlgNNWVy42wosM8n_NU24VwddLuq1XygMG0ih80ZQp5mHDIsQ69Zq6mCZ3IMfpKxPdn8QvunHZIgRYhgU8NUYjDh9_8wqdAxzKsQgBsrLb1VBjS2SrddsGM6FKuVshg7B/s400/DS3.jpg" width="400" /></a></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">1955 yılında dünya yeni bir çizgiyletanıştı. Daha önce hiç kimsenin görmediği, hayal bile edemediği yeni bir form hayat buldu: Citroën DS. Fransızca okunuşuyla: Déesse, yani tanrıça... Güzelliği, bu dünyaya ait olmayan çizgileri ve daha önce keşfedilmemiş teknolojisi ile otomobil tarihine altın harflerle adını kazıyacak bir model olan Citroën DS, Citroën’nin birçok ikonik tasarımına imza atan meşhur İtalyan heykeltraş ve endüstriyel tasarımcı Flaminio Bertoni ve bir havacılık mühendisi olan Fransız André Lefèbvre’nin ortak eseri. Bertoni ve Lefèbvre’nin 1955 yılındaki çıkış noktaları günümüzden çok farklı değilmiş. Çünkü efsanevi DS’nin hatlarına ve teknolojisine baktığımızda, markanın 2009 yılında anons ettiği “CRÉATIVE TECHNOLOGIE” marka mottosunun, 1955 yılında da tüm çıplaklığıyla yaratıcılarına kılavuzluk ettiğini görüyoruz. </span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"></span> </div>
<div>
<span style="font-family: inherit;">Citroën DS, fütüristik çizgileri ve aerodinamik karoser tasarımı ve hidropnömatik yükseklik ayarlı süspansiyon sistemi gibi yaratıcı teknolojisiyle o günler için de fazlasıyla yaratıcı ve fazlasıyla yenilikçi bir otomobil. Bu özelliklerinin yanı sıra da dünya otomotiv tarihinde çok önemli bir yere sahip. Benzersiz olması ve sıradışı çizgileri O’nu gerçek bir ikon yapıyor. Fransa’nın sembollerinden biri olan DS, birçok meşhur Fransız filminin de vazgeçilemezleri arasında. DS,birçok “ilk ve en”e sahip ama bence O’nu farklı kılan ve ikonikleştiren en önemli farkı tasarımı. Classic & Sports Car dergisinin, dünyaca ünlü otomobil tasarımcılarını bir araya getirdiği jüri, geçtiğimiz yıllarda dünyanın gelmiş geçmiş en güzel otomobillerini seçti. Tahmin edin bakalım birinci kim oldu? Ferrari 250GT, Jaguar E-type, Lamborghini Miura, Mini, Bentley gibi birçok ikonu geride bırakarak birinci olan marka tabii ki Citroën DS serisiydi. </span></div>
<br />
<span style="font-family: inherit;">2011 yılına geldiğimizde, markanın aynı motto ve heyecanla yoluna devam</span><br />
<span style="font-family: inherit;">ettiğine şahit oluyoruz. Aynı yenilikçi ruh ve eşsiz yaratım arzusu yeni Citroën DS4 üzerinde de görülüyor. Sıradışı çizgisi, özgür kalmayı bekleyen Coupe formu ve lüks rengi ile yeni Citroën DS4 markanın vaadinin kusursuz bir örneği olan brandcartest'te dikkat çekiyor. Otomotiv sektörü, son günlerde birçok yeniliği ve yeni modeli kucaklasa da, aralarında çok azı bana tasarımıyla heyecan veriyor. Citroën DS4 bu nadir otomobillerden biri. Saldırgan, sıradışı, herhangi bir sınıfa ait olmayan formu ile yaratıcı ve farklılık isteyen kişileri kendine çekiyor. Hedef kitlesini kendi seçen bir model olduğunu haykırıyor. Özgür, stil sahibi ve herhangi biri olmayanların tercihi olduğunun çok net altını çiziyor. DS4’ün iç tasarımı ve kokpitte yarattığı ambiyans da yaşanmaya değer. Bu fiyata aldığınız bir otomobil için “bu kadar fazla lüks, bu kadar fazla teknoloji, bu kadar fazla özgünlük ve kişiselleştirme seçeneği ne oluyor?” dedirtiyor. Eminim siz de çok şaşıracak hatta şımaracaksınız.</span><br />
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">Otomobilin beni etkileyen bir diğer özelliği, iç renginin yarattığı eşsizlik hissi ve kombinasyonun mükemmelliği oldu. Biraz abartı gibi gelebilir ama özellikle deri koltukların formu ve sanat eserine benzeyen eşsiz tasarımı sizi bir Bentley Mulsanne ya da Rolls Royce içindeymişiniz gibi hissettiriyor. Citroën DS4 bu benzersiz özellikleri çok uygun bir fiyatla müşterisine sunuyor. Bir diğer rasyonel satın alma motivasyonu ise yakıt tüketimi; inanılması güç ama e-hdi teknolojisi ile ortalama tüketimi çok rahat 4.4lt/100km civarında tutabiliyorsunuz. DS4 şu ana kadar test ettiğimiz otomobiller arasında duygusal ve rasyonel faydalarını en optimum çizgide birleştirebilen nadir otomobillerden biri oldu. Normatif rasyonel değerlerden taviz vermeden sıradışı olmak arzusundaysanız, formül</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
çok basit: DS4. </span><br />
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;"> </span></div>
<h3 style="text-align: left;">
FOCUS GRUP VERİLERİ</h3>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">Araç sahipleri nezdinde Citroën DS4 ilk etapta farklı tasarımıyla öne</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">çıkıyor. “Cesur”, “çarpıcı” ve son derece “incelikli” olarak
tanımlanan</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">tasarım, araç sahiplerine kendi sınıfındaki otomobillere kıyasla çok
daha</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">özel bir deneyim yaşatıyor. Dinamik ve maskülen silüetiyle kendine
has</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">yeni bir sınıf yarattığı düşünülen DS4, yeniliği ve değişimi seven
tüm</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">otomobil tutkunlarının tercihi olarak tanımlanıyor. Araç sahiplerinin</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">kendi sözcükleri ile Citroën DS4 “ eğilim yaratan, son derece özgün
bir</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">otomobil”.</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">Dış dizaynı ile trafikte rakiplerinden ayrışarak dikkatleri üzerine</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">çeken DS4’ün en beğenilen yanı coupe görünümlü 4 kapı tasarımı.</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">Yükseltilmiş arka dizaynın araca dinamik ve son derece havalı bir
duruş</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">kattığı vurgulanıyor. Dış dizayn söz konusu olduğunda araç
sahiplerinin</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">değinmeden geçmediği bir diğer özellik ise “tasarım harikası” olarak</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">tanımlanan aracın ön yüzü. Narin ve zarif olarak tanımlanan ön yüzün,</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">arka yüze dair “cesur” ve “sert” detaylarla buluşmada yarattığı
kontrast</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">“devrimci tasarım” örneği olarak nitelendiriliyor.</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">İç dizaynında en çok dikkat çeken özelliği ise kaliteli ve ferah
tasarımı.</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">Dış tasarımındaki yenilikçi hatları iç tasarımında da sürdüren
Citroën</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">DS4, araç sahiplerine aynı zamanda son derece konforlu bir deneyim</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">sunuyor. Her gün yeni bir özelliğini keşfettiklerini belirten araç
sahipleri</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">yolculuklarının heyecan dolu bir serüvene dönüştüğünü belirtiyor.
Aracın</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">fonksiyonel yapısı kaliteli bir otomobilden beklenenleri fazlasıyla
yerine</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">getirirken, alüminyum pedalları araç sahiplerinin kendini özel
hissetmesini</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">sağlayan “gizli hoşluklardan” biri olarak örnekleniyor.</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;"> </span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;">DS4’ün araç sahipleri ile kurduğu ilişki oldukça farklı ve derin, son
derece</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">güçlü bir yol arkadaşı kimliği ile karşımıza çıkıyor. “Samimi bir
arkadaş,</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">yalnızken dahi asla yalnız hissetmeyeceğiniz, terapi gibi insanı
dinlendiren</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">ve yenileyen bir yol arkadaşı olarak tanımlıyor. </span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;"></span> </div>
<div>
<span style="font-family: inherit;">Özetle DS4, özgür ruhlu, farklılıkları seven, yeni deneyimlere açık,
özgün</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">ve zekice detayların peşinde koşan “güçlü” kimliklerin aracı olarak</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">tanımlanıyor.</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;"> </span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;">“Citroën DS4 kesinlikle kaslı ve yakışıklı bir araba, son derece
kişilikli...”</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;"> </span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;">“ Hem narin hem de saldırgan bir otomobil. Ben benzerini hiç
görmedim.”</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">“Tasarımı itibariyle devrimci diyebilirim. 4 kapılı olup da çift kapılı bir
coupe gibi</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">görünmesi onu tüm araçlardan farklı yapıyor.”</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;"> </span></div>
<div>
<span style="font-family: inherit;">“Hem çarpıcı ve çekici hem de renkli ve eğlenceli, kesinlikle çok yönlü,
tek</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">boyutlu bir tanımı zor…”</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;"> </span></div>
<h3 style="text-align: left;">
BrandCarTest Araştırma Analizi</h3>
<span style="font-family: inherit;">
</span><span style="font-family: inherit;"><strong>Yöntem:</strong> Derinlemesine görüşme.</span><br />
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;"><strong>Hedef kitle:</strong> A SES, 20-40 yaş, Citroën DS4 sahip ve kullanıcısı kadınlar
ve erkekler.</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;"><strong>Örneklem büyüklüğü:</strong> 5 derinlemesine görüşme.</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;"> </span></div>
<h3 style="text-align: left;">
DS4 Dsport 1.6 e-HDi</h3>
<span style="font-family: inherit;">
</span><span style="font-family: inherit;">Şanzıman: Otomatikleştirilmiş 6 ileri vites</span><br />
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">Silindir Hacmi 1.560 cc</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">Maksimum Güç (Hp.din/dev.dak) 112 / 3600</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">Maksimum Tork (Nm/dev.dak) 270 (Overboost ile: 285) / 1750</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">Ağırlık 1300 kg</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">Hızlanma (0-100 km/h) 11.3 saniye</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">CO2 Emisyon Değeri 114 g/km</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">Yakıt Depo Kapasitesi (lt) 60</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">Yakıt Tüketimi (lt /100 km)</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">Şehir İçi 4.8</span></div>
<span style="font-family: inherit;">
</span><span style="font-family: inherit;"></span><br />
<span style="font-family: inherit;">Şehir Dışı 4.1</span><br />
<span style="font-family: inherit;">
</span><br />
<div>
<span style="font-family: inherit;">Boyutlar (U x G x Y) 4630 x 1865 x 1385</span></div>
<br />
<div>
</div>
</div>Serdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4030412499687016125.post-69002805875795761272011-12-31T13:25:00.000-08:002011-12-31T13:25:26.589-08:00ROBIOTIC<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4hxr-mB-eheh_2J4C-UN6zWvjonB58_hxMPdy6f2sMS1n3yQ3oZWfUza0g8oq4zsygJ0x_KFnD2YRkk9D4JtnCHUD-LWvz5L7Vzofb_OL6d3VdrpHmrWv9nYBnckKVfOjtV6JKqo8uoka/s1600/Nissan-juke-2011.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4hxr-mB-eheh_2J4C-UN6zWvjonB58_hxMPdy6f2sMS1n3yQ3oZWfUza0g8oq4zsygJ0x_KFnD2YRkk9D4JtnCHUD-LWvz5L7Vzofb_OL6d3VdrpHmrWv9nYBnckKVfOjtV6JKqo8uoka/s320/Nissan-juke-2011.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_jWskd7yvBPtjCKgr22wy11S4RKQMukdiZ_6gqlsatQWLOpLuFAmaE1Eg8BP7mfDTkviNG8DzDmSjMJyasVS8oSVNwREhjUk3smi-EkwzqTZH2p0VgQI9gSY11ulEmR9496yOW31J9aLK/s1600/nissan-juke-35.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_jWskd7yvBPtjCKgr22wy11S4RKQMukdiZ_6gqlsatQWLOpLuFAmaE1Eg8BP7mfDTkviNG8DzDmSjMJyasVS8oSVNwREhjUk3smi-EkwzqTZH2p0VgQI9gSY11ulEmR9496yOW31J9aLK/s320/nissan-juke-35.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixgGrn2-Nw9Hq8hs3rBJrIKP6mDvYKbsVwjjK3lzvCCCjNA2si-Zv9WgGCqCxLJ7LgpdQHoAEVDs8uwaomxNF5CMBCgCJQBF1l5d-SASATUnV_CIwDB6JBOS-bEGTD1rWz5YbpPQS1iWnq/s1600/nissan_juke_1.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixgGrn2-Nw9Hq8hs3rBJrIKP6mDvYKbsVwjjK3lzvCCCjNA2si-Zv9WgGCqCxLJ7LgpdQHoAEVDs8uwaomxNF5CMBCgCJQBF1l5d-SASATUnV_CIwDB6JBOS-bEGTD1rWz5YbpPQS1iWnq/s320/nissan_juke_1.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAMa4XteZ77-sSTFOPyuhk6el1gfCq9CYMH98StWpmD8yNP3C-eR-RfLeCoolFP14R3DR-rSwQRjMf-6IoxTvl04mbJu8AX5XfbxPqKZn_u1JzTuSjcyAfUR9ZCxg-KywzMZqSq7kCpeO9/s1600/Nissan+Juke+2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAMa4XteZ77-sSTFOPyuhk6el1gfCq9CYMH98StWpmD8yNP3C-eR-RfLeCoolFP14R3DR-rSwQRjMf-6IoxTvl04mbJu8AX5XfbxPqKZn_u1JzTuSjcyAfUR9ZCxg-KywzMZqSq7kCpeO9/s320/Nissan+Juke+2.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi16qXbg2rLj6RcEnWd37G-8fBvaekAiSv4Aa_8V5p3BF8VM8gqVCywcw8ykagB3pKJm7jdhckdFKR-R03z7QeaeG0hWm7SwnZqElYsCNmbIsVK-gRrfHdh1bDFwFTLYAgBd1sXGOS3kaFc/s1600/Nissan-Juke-ic.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi16qXbg2rLj6RcEnWd37G-8fBvaekAiSv4Aa_8V5p3BF8VM8gqVCywcw8ykagB3pKJm7jdhckdFKR-R03z7QeaeG0hWm7SwnZqElYsCNmbIsVK-gRrfHdh1bDFwFTLYAgBd1sXGOS3kaFc/s320/Nissan-Juke-ic.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="color: windowtext; font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-size: large;">Nissan Shift_ felsefesi ile başlattığı yeni marka
konumlandırması sonucunda geçtiğimiz son on yılda tüketici algısında pozitif yönde ciddi yol kat etti. Marka
bugün Brand Z marka değer araştırmasına göre otomobil kategorsinden dünyanın en
değerli 6. otomobil markası durumunda ve 2011 yılında bir önceki yıla göre
%17'lik artışma marka değerini en çok yükselten marka. Son yıllarda yaptığı
yeni model yatırımları yanında, inovasyon ve çevre adına yaptıkları da marka
değerinin yükselmesinde oldukça etkili oldu. Markanın özellikle inovasyonu ön
plana çıkaran yatırımları doğal olarak yaratıcı bir çok teknoloji ve
tüketiciler anlamlı bir çok yeniliği de peşinden getirdi ama Nissan asıl
başarıyı farklılaşma üzerine kurduğu cesur ve sıradışı tasarım anlayışı ile
yakaladı.<o:p></o:p></span></span></div>
<span style="color: windowtext; font-family: "Calibri","sans-serif"; mso-ascii-theme-font: minor-latin; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-hansi-theme-font: minor-latin;"></span><br />
<span style="font-family: "Helvetica Neue", Arial, Helvetica, sans-serif;">Marty Neumeier'in, benzer ürün ve hizmetler denizinden çıkabilmek için markalara önerisi çok basit: Neumeier herkes ZİK çizerken siz ZAK çizin diyor. Burdaki felsefe basit: bir çok şirket için radikal farklılaşmadaki problem "radikal" olmaktır. Eğer hiç kimse yapmıyorsa sen neden yapacaksın, Herkesin yaptığı şeyi yapmak aptallıktır. Oyun alanındaki boşlukları fark etmelisin. Kendin için bir ZAK bulmalısın... Nissan'ın marka vizyonunu ortaya koyan çok net bir sloganı var... "SHIFT_the way you move". "ZAK-SHIFT_JUKE" Bu üçleme ışığında baktığımızda, bir markanın farklılaşma gayreti ve kendine çizdiği vizyon ile ortaya koyduğu ürün arasındaki ilişkinin bir birine bu kadar CUK oturduğunu sanıyorum başka bir marka ve model yoktur. Juke, bilinen otomobil segmentlerinden birine oturtmakta zorlanacağınız formu ve daha önce belleklerimizde aşina olmadığımız benzersiz tasarımı ile sadece Nissan tarihi için değil, tüm otomobil dünyası için radikal bir karar niteliğinde. Bir tarafta, risksiz, garantili, test edilmiş mevcut alışkanlıklar ve kurallar diğer tarafta farklı, kural dışı ve yenilikçi bir yaklaşım. Nissan JUKE'da ikinci yolu: yani farklılaşma ve sıra dışılığı seçti. JUKE belki de markanın bugüne kadar verdiği en cesur ve riskli karar oldu.<br /><br /> Gelecek merkezli tasarım anlayışı ve fonksiyonelliği, sıra dışı bir formla birleştiren JUKE, yollarda görmeye alıştığımız bir çok otomobilden oldukça farklı. Hatta bu güne kadar üretilen hiç bir otomobile benzemediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Aslında bu noktada Marty Neumeier'in, radikal farklılaşma tezi ışığında JUKE'u biraz analiz etmekte fayda var. Satış rakamlarına baktığımızda JUKE'un Marty Neumeier'in ZAK için çizdiği diagramda "iyi ve farklı" diye tanımladığımız en üst eksene oturduğunu kolayca söyleyebiliriz... Grafiğin Y ekseninde fikrin ne kadar iyi olduğu, X ekseninde ise satış, beğeni, kabul gibi tüketici geribildirimlerinin olduğunu düşünürseniz; markanın hedefleri ışığında baktığımızda JUKE'un gerçekten başarılı bir model olduğu ve beklentileri fazlasıyla karşıladığını görüyoruz. Burda tasarım ekibinin radikal tasarım anlayışı yanında tüketicilerin iç görülerine saklanmış detayları yakalaması ve zekice fonksiyonelliği hayata geçirmesine bağlayabililiriz..<br /><br /> Nissan ürün tasarım şefi Seiji Watanabe JUKE'u tasarlarken 3 basit tasarım hedefi koyduklarını belirtiyor: Orjinallik, varlığını hissettirme ve robiotic (yani robotic ve biyonik unsurların ten bir gövdede harmanlanması). Watanabe'nin her üç terime getirdiği açıklama da oldukça kayda değer... Özellikle "orjinallik" kelimesinin altını çiziyor ve klasik bir tanım olan "kendinden daha önceki hiç bir araca benzememesi" şeklindeki klasik açıklamayı bir adım öteye götürerek JUKE'daki orjinalliği "gelecekte üretilecek hiçbir otomobilinde O'na benzemeye cesaret edememesi" olarak tanımlıyor ve buna gerçek İKON tanımını yapıyor.<br /><br />Her ne kadar satış rakamları ve pazar payına bakıldığında JUKE başarılı gözükse de sevenleri yanında bir o kadar da sevmeyeni var. Cesur tasarımlar ve yeniliklerin bu kadar hızlı kabul görmesini tabi ki beklemiyoruz ama Türkiye gibi rasyonel satın alma kararlarının hala baskın olduğu pazarlarda bu daha da belirginleşiyor. Özelikle kullanım alışkanlıkları, yaşanılan sosyal çevre unsuru ve ikinci elde değer kayıpları JUKE'un Türkiye pazarındaki en önemli dezavantajları olarak görülüyor.<br /><br />Her şeye rağmen JUKE fark yaratan sıra dışı tasarımı, kendinizi özel hissetmenizi sağlayacak imajı ve tercihlerinizle farklılaştığınızı hissettiren sahip olma duygusu ile sizin için çok iyi bir alternatif olabilir.</span>
<br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-family: Calibri;"><b><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">MARKA KİŞİLİGİ :</span></b><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"> </span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">HAYLAZ, ARSIZ, EĞLENCELİ, TRENDY, EĞLENCELİ, RADİKAL<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">MARKA İMAJI<b>: 3</b><o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">İNOVASYON ve YARATICILIK: <b>5</b><o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">TASARIM: <b>5</b><o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">SOSYAL STATÜ VE PRESTİJ:<b> 3</b><o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">KİŞİSELLEŞTİRME: <b>3</b><o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">FARK YARATMA VE DİKKAT ÇEKİCİLİK: <b>5</b><o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">ÇEVRE-TOPLUMSAL DUYARLILIK VE SORUMLULUK:<b> 4</b><o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin: 0cm 0cm 10pt;">
<span style="line-height: 115%; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;"><strong>JUKE_TWITTER:</strong></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;">@</span><a href="http://twitter.com/#!/deryakodalthy" title="Derya kodal"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">deryakodalthy</span></span></a><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>/ jeep
sevdalilarini tatmin icin uretilmis bence<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;">@</span><a href="http://twitter.com/#!/eminkelekci" title="eminkelekci"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">eminkelekci</span></span></a></span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;"> / karikatür.. The Cars karakterlerinden biri sanki.
Bir kurbağa...<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;">@</span><a href="http://twitter.com/#!/LEVEND74" title="LEVEND ARISOY"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">LEVEND74</span></span></a></span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;"> / kizgin kumlardan serin sulara gibi....<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;">@</span><a href="http://twitter.com/#!/orbeyazit" title="Orhan Beyazıt"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">orbeyazit</span></span></a></span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;"> / <span style="mso-spacerun: yes;"> </span>juke'u
bayağı kullandım, tavsiye ederim. ''şehrin haylazı'' konuşlandırmasına bire bir
uyuyor :)<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;">@</span><a href="http://twitter.com/#!/dilekgorkey" title="dgorkey"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">dilekgorkey</span></span></a></span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;"> / garip ama degisik bir havasi da var..cirkin ama
sevimli gibi bence olmus<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;">@</span><a href="http://twitter.com/#!/E_Ustun" title="Eyüp Üstün"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">E_Ustun</span></span></a></span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;"> /siradisi. ya cok seversin, ya da nefret edersin.<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;">@</span><a href="http://twitter.com/#!/Shired_" title="SIR"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">Shired_</span></span></a></span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">SIR / berbat<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;">@</span><a href="http://twitter.com/#!/mustyarslan" title="Mustafa Arslan"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">mustyarslan</span></span></a></span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;"> / çok farklı.. etkileyici değil ama dikkat çekici..
Dijital kampanyasıda başarılı..<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;">@</span><a href="http://twitter.com/#!/Kdrzpnr" title="Kadir Özpınar"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">Kdrzpnr</span></span></a><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">/ Dinamik! Vermek istenilen istanbul gibi sehirlerde
sehir ici kullanima musait 4ceker imaji juke diye oturmus tasarimina.<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;">@</span><a href="http://twitter.com/#!/ibrahimdogantr" title="İbrahim Dogan"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">ibrahimdogantr</span></span></a><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>/ Tasarım başarılı ama kullanışlı ve guvenli
bir arac oldugu izlenimi vermiyor. En azından benim algım o yonde :)<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;">@</span><a href="http://twitter.com/#!/markafikirleri" title="markafikirleri"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">markafikirleri</span></span></a><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>/<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Segmenti,
fiyatı, kitlesi göz önüne alınınca bence başarılı.<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;">@</span><a href="http://twitter.com/#!/minasedef" title="minasedef"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">minasedef</span></span></a><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>/ bugun gorduk
daha az once, valla olmamis :(</span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">@</span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><a href="http://twitter.com/#!/minervahan" title="ismail semerci"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">minervahan</span></a> </span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">/ Acayip ucube
arası.<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;">@</span><a href="http://twitter.com/#!/cizmecio" title="Faruk Cizmecioglu"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">cizmecio</span></span></a><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>/ deveye
sormuslar neren egri diye, nerem dogru ki demis...<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">@</span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><a href="http://twitter.com/#!/erensoydas" title="Eren Soydaş"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;">erensoydas</span></a> </span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>/ Ukela<o:p></o:p></span></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin;"><span style="font-family: Calibri;">@</span><a href="http://twitter.com/#!/Folloween" title="Onur Olcer"><span style="color: blue; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;">Folloween</span></span></a><span style="font-family: Calibri;"> </span></span><span style="mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-theme-font: minor-latin; mso-fareast-font-family: "Times New Roman"; mso-fareast-language: TR;"><span style="font-family: Calibri;"><span style="mso-spacerun: yes;"> </span>/Çirkin<o:p></o:p></span></span></div>
</div>Serdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4030412499687016125.post-26960515828936891372011-10-31T16:23:00.000-07:002011-10-31T16:29:05.631-07:00KOMPAKT DİNAMİZM<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiz9t62681aanzOgSyaDOhqe1toX8azkIZmlLVcciNUxVCq39HVJW7TmZFEVyoETecVrqTLL5PMZD9Oz9D8K4_oCHawOn7mnEntq85f5_xsDsBfZ9OuvtEY3rn77oSvpTg5yutpore1GMPf/s1600/2011-Mitsubishi-ASX-Front-Angle-View.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiz9t62681aanzOgSyaDOhqe1toX8azkIZmlLVcciNUxVCq39HVJW7TmZFEVyoETecVrqTLL5PMZD9Oz9D8K4_oCHawOn7mnEntq85f5_xsDsBfZ9OuvtEY3rn77oSvpTg5yutpore1GMPf/s400/2011-Mitsubishi-ASX-Front-Angle-View.jpg" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLECpwrjek21aEYkq8g2pta16C1jOMtX-F2Gwho-QTvtaXrYfO9-nRNEX4Z6fthgeUBc6P-PNGY2Zz3Av-jNjxTxnAdRxzeRCoacdgSlVw0946DVyEQE6k6gMqcN1raOtR6QiwnefqVshj/s1600/Mitsubishi_ASX.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="300" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLECpwrjek21aEYkq8g2pta16C1jOMtX-F2Gwho-QTvtaXrYfO9-nRNEX4Z6fthgeUBc6P-PNGY2Zz3Av-jNjxTxnAdRxzeRCoacdgSlVw0946DVyEQE6k6gMqcN1raOtR6QiwnefqVshj/s400/Mitsubishi_ASX.jpg" width="400" /></a></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDpbJaMNahzWAFWBfzzlccNYHp_9woGfZHVIS5PqC9Z4G9-Fom2U53dwbtiN6g9Ee2vNHBsK-_hQK1FcrG_fMMHlSdrhTVMx1KLr2sj2tuMyljHy9PUwNcGA6uc1a7eFYZuv0SGLq2HksE/s1600/Mitsubishi-ASX-5.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgDpbJaMNahzWAFWBfzzlccNYHp_9woGfZHVIS5PqC9Z4G9-Fom2U53dwbtiN6g9Ee2vNHBsK-_hQK1FcrG_fMMHlSdrhTVMx1KLr2sj2tuMyljHy9PUwNcGA6uc1a7eFYZuv0SGLq2HksE/s400/Mitsubishi-ASX-5.JPG" width="400" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcDkEPITse7se7h6sRlTr6fy59AaaOL1CamCQ97qEArvL8hgB3KaUyF5rNejXunNk3QbPzRM65yrFIB99DJyIxC2qZOf-d1gBK45TM7kqzIi4t75cUzlehxGMaUS5As8jVQNkxnufRHaH7/s1600/1ASX11%252520MMCS.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcDkEPITse7se7h6sRlTr6fy59AaaOL1CamCQ97qEArvL8hgB3KaUyF5rNejXunNk3QbPzRM65yrFIB99DJyIxC2qZOf-d1gBK45TM7kqzIi4t75cUzlehxGMaUS5As8jVQNkxnufRHaH7/s400/1ASX11%252520MMCS.jpg" width="400" /></a></div>
<br /><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-weight: bold; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Otomotiv sektörü farklılaşma kavramına farklı bir boyut getirdi. Sadece
yatay ve dikey düzlemde değil, anlam derinliği ve duygusal düzlemde de
tüketicilerin farklılaşma güdülerini tatmin etmeye ve bu paralelde farklı ve
denenmemiş çözümler üretmeye başladı. Farklılaşma ve inovasyon şu an belkide
sektörün en önemli dinamiği. Markalar hemen her fuarda teknolojiden, tasarıma,
duyu tatmininden duygusal motivasyona bir çok kavramı ürünlerine yansıtmaya
başladı. <o:p></o:p></span><br />
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-weight: bold; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Mitsubishi’de bu yenilikçi markalardan birisi. Markanın
konumlandırmasında yenilikçilik ve yenilikçilikle özdeşleşen JAPON<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>menşei etkisini net bir şekilde görmek
mümkün. Doğal olarak bu iki kavram yan yana geldiğinde markadan beklentilerde o
ölçüde yüksek oluyor. <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-weight: bold; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Mitsubishi Marka felsefesini “HUMAN TOUCH – JAPAN TECH –
CLEAN&SIMPLE” kavramları üzerine kuruyor. İnsan ruhunun değdiği, üstün
teknolojiyi insan ve makinenin kusursuz bütünlüğünde buluşturan üretim
felsefesi Mitsubishi’yi özellikle tasarım ve çevreci teknolojilere yöneltmiş.</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<br />
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-weight: bold; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Mitsubishi ASX 2007 Frankfurt otomobil fuarında bir konsept olarak
tanıtıldığında otomotiv sektörü için yeni bir kavramıda beraberinde getirdi.
“Kompakt dinamizm” ASX’in hangi sınıfa ait olduğu noktasında bakanı şüpheye
düşüren sporcu hatları ve<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>otomobilin
kompakt boyutları “Kompakt dinamizm” kavramını ilk bakışta anlamlandıramamanıza
neden olsada bir süre sonra gözleriniz bu yenilikçi tasarıma alışmaya ve zevk
almaya başlıyor. </span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<br />
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-weight: bold; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Mitsubishi’nin Lancer Evolution ile hafızalara kazınan rally başarıları
markanın imajında önemli bir yere sahiptir. Markanın sahip olduğu bu özel miras
ASX’in sporcu kimliğine çok net bir şekilde yansıyor. Tasarımında sportif ruhu
destekleyen detaylar ve nefes kesen çarpıcı hatlar ASX’i ilk bakışta ayırt
etmenizi sağlıyor.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-weight: bold; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">ASX kompakt boyutlarıyla bir çok fonksiyonel ve duygusal ihtiyaca cevap
vermeye çalışıyor. Yerden yüksek yapısı ve kaslı duruşu ile güven verirken,
tasarımdaki sportif dokunuşlarla bakmaktan keyif alacağınız bir sanat eserine
dönüşüyor. Yollarda çok görmeye alışık olmadığımız küçük spor arazi aracı
segmentine ait bir otomobil olan ASX henüz yeni olması ve ciddi satış
rakamlarına ulaşmamış olması dolayısıyla yollarda çok dikkat çekiyor. Bu
yönüyle de artık her köşe başında gördüğümüz Nissan Juke, VW Tiguan gibi
rakiplerine göre dikkatli bakışlara daha çok maruz kalıyor.<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-weight: bold; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">Performans, iç tasarım ve sürüş zevki olarak beklentileriniz yüksek
değilse ve dış tasarımı ile yollarda sıradan olmaktan kurtulmak size yetiyorsa
Mitsubishi ASX almanızın tam zamanı.<a href="http://www.blogger.com/" name="_GoBack"></a><o:p></o:p></span></div>
<br /><br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin: 0cm 0cm 0pt;">
<b><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">MARKA KİŞİLİGİ
:</span></b><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"> KEYİFLİ, DUYARLI, ÖZEL, GÜVEN
VEREN, </span><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p></o:p></span></div>
<br />
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">MARKA İMAJI</span><b><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">: 3</span></b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">İNOVASYON ve YARATICILIK: </span><b><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">3</span></b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">TASARIM: </span><b><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">4</span></b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">SOSYAL STATÜ VE PRESTİJ:</span><b><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"> 3</span></b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">KİŞİSELLEŞTİRME : </span><b><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">3</span></b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">FARK YARATMA VE DİKKAT ÇEKİCİLİK: </span><b><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">4</span></b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p></o:p></span><br />
<span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";">ÇEVRE-TOPLUMSAL DUYARLILIK VE
SORUMLULUK :</span><b><span style="font-family: "Arial","sans-serif"; font-size: 10pt; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"> 4</span></b><span style="font-family: "Times New Roman","serif"; font-size: 12pt; mso-fareast-font-family: "Times New Roman";"><o:p></o:p></span></div>Serdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4030412499687016125.post-41326690017884224032011-09-06T15:38:00.000-07:002011-09-09T16:28:27.449-07:00Hedef kitlesi ile aynı ruhu taşıyan marka: MINI<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtHk-mriCywbjdHGiwS-uabcsw4njJB_udtBx8CeuRaxWX6KYygsVjfl3T6kGdPt806BtVCc0U5C3koNLkcK1uaCr6iihgvUOVTwB0h3_gqtsJI7WxCwqel6L5vyvnKTGvM28O_mSn4AUZ/s1600/2011_Mini_Countryman_Interior_01.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtHk-mriCywbjdHGiwS-uabcsw4njJB_udtBx8CeuRaxWX6KYygsVjfl3T6kGdPt806BtVCc0U5C3koNLkcK1uaCr6iihgvUOVTwB0h3_gqtsJI7WxCwqel6L5vyvnKTGvM28O_mSn4AUZ/s400/2011_Mini_Countryman_Interior_01.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5649382320425670466" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhajde8J_x7Q97erqsMTp1fPWmTJXuCc0WXs2d_3_hY8wupESDKoyKQn3DxDISmSq0xzvd3Wgsda1dT92dm8XTiA8KNPe9SqB5EpqFewAiIxRAfF4ElhWZNgyJ9JdJJOKR1X7G_HTFF9GBF/s1600/mini-countryman_2011_1024x768_wallpaper_01.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhajde8J_x7Q97erqsMTp1fPWmTJXuCc0WXs2d_3_hY8wupESDKoyKQn3DxDISmSq0xzvd3Wgsda1dT92dm8XTiA8KNPe9SqB5EpqFewAiIxRAfF4ElhWZNgyJ9JdJJOKR1X7G_HTFF9GBF/s400/mini-countryman_2011_1024x768_wallpaper_01.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5649382316718136034" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyPX9LBmZHn5ogq81gNol0rRPyd8G0HTJs5u8jqVgpAMpyyQ84TJT-df1BUE2mUsjX_wi66KPT70gd9aAR3tKUYFUhrF0UzB2Pd9-T8lmRLIWjXulGMx_x4rVmeNPH5Pw2t6QLAr4gVmTg/s1600/2011-Mini-Countryman-Rear.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiyPX9LBmZHn5ogq81gNol0rRPyd8G0HTJs5u8jqVgpAMpyyQ84TJT-df1BUE2mUsjX_wi66KPT70gd9aAR3tKUYFUhrF0UzB2Pd9-T8lmRLIWjXulGMx_x4rVmeNPH5Pw2t6QLAr4gVmTg/s400/2011-Mini-Countryman-Rear.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5649382315023965266" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgYN3F5O3pu0478251IKkHBWSVtGxNcdY2xy017gmY55AKiLN7fYvx6hyphenhyphenAKCuVUZqcPAKoGsOUbhxybGxpmvd2yMuZM3VQ2jWvoOmCOs89xo7PjrkFoMeQ0iix50yUSMdRGjpRfVeeBTY6/s1600/2011-mini-countryman-676-1-1024-768.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhgYN3F5O3pu0478251IKkHBWSVtGxNcdY2xy017gmY55AKiLN7fYvx6hyphenhyphenAKCuVUZqcPAKoGsOUbhxybGxpmvd2yMuZM3VQ2jWvoOmCOs89xo7PjrkFoMeQ0iix50yUSMdRGjpRfVeeBTY6/s400/2011-mini-countryman-676-1-1024-768.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5649382315730019186" /></a><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJdNT3kFCfR5A-kqVbddKxl5f3zlfMceN1RvcoJJQOpq47EU1EJk9emcstlvxGtLiHBMmV7blPyx-VA4EOK-MbSFGYlqTOKps24Yrr5JsHv15jgPa3m0ml2zL6BF45-U9jFavVam4afL2p/s1600/2011_04_18_110254_0_khsgbBGb.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiJdNT3kFCfR5A-kqVbddKxl5f3zlfMceN1RvcoJJQOpq47EU1EJk9emcstlvxGtLiHBMmV7blPyx-VA4EOK-MbSFGYlqTOKps24Yrr5JsHv15jgPa3m0ml2zL6BF45-U9jFavVam4afL2p/s400/2011_04_18_110254_0_khsgbBGb.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5649382311753765314" /></a><br />Kült, ikonik ve alabildiğine İngiliz...1959’da dünyayı daha eğlenceli bir yer yapmak için yaratıldığına inanılan Mini, ikonik tasarımı ile dünya otomotiv tarihinde çok özel bir yere sahip. Efsanevi grup Beatles’tan, dünyanın ilk süpermodeli kabul edilen masum satışın Twiggy’ninde aralarında bulunduğu yaklaşık 5 milyon insanı kendine aşık etmiş bir fenonem.<br /><br />Dünya’nın en çok iz bırakan ve etki yaratan otomobil markalarını belirleyen Yüz Yılın Otomobili (Car of the Century) ödülünün birincisi Efsane Ford T modelinin hemen ardından Mini’nin gelmesi de O’nun insanlık tarihinde ne kadar özel bir yere sahip olduğunun bir başka göstergesi.<br /><br />Bu efsanevi otomobilin uzun bir aradan sonra yepyeni bir bedende ama ruhundan bir şey kaybetmeden 2001 yılında tekrardan hayat bulması tüm dünyada olduğu kadar beni de çok mutlu etmişti. İlk resimlerini gördüğümde saatlerce gözlerimi üzerinden ayıramadığımı, retinamdan içeri sızan kırmızı gövde beyaz tavan kombinasyonunun korteksimde belirmesi ve ardından sağ lobumda oluşturduğu tarifi imkansız hazları hala dün gibi hatırlıyorum. Bu olağanüstü tasarıma daha fazla dayanamayıp, 2003 yılında satın aldığım sarı renkli, beyaz tavanlı ilk Mini’nin bünyemde yarattığı O’na sahip olma zevkini ise anlatamam çok zor.<br /><br />Mini'yi tanımlayacak en iyi kelime Oyuncak ama sahip olduğu ikincil fonksiyonlardan dolayı O'nu bir otomobil olarak tanımlamak da mümkün. Çünkü dört tekerleği, bir direksiyonu ve aynaları var. Fakat içindeki ruh, onu bir otomobilden çok karakteri ve hisleri olan yaşayan bir oyuncak haline getiriyor. İçinde sakladığı sürprizleri saklayamayan, heyecanlı, eğlenceye adanmış bir oyuncak... <br /><br />Ona sahip olanların da normal olmadığı bir gerçek. Büyük ihtimalle Mini'yle aynı ruhu taşıyan bu kitle, Mini'nin ruh ikizi. Onlara oyuncak tutkunu büyük çocuklar demek haksızlık olmaz. İçi içine sığmayan, arsız ve eğlenceli tipler... Mini'nin tüm karakteristik özelliklerini üzerlerinde taşıyorlar. Kişilikleri Mini'nin marka kişiliği ile bire bir uyumlu. Hedef kitle ve marka arasında kurulan bu tarifsiz ve kusursuz ilişki Mini'nin en büyük rekabet avantajı olarak dikkat çekiyor. Çünkü hem küçük sınıfta hem de diğer üst sınıflarda hedef kitlesi üzerinde bu kadar uyumlu ve olumlu etki yaratan başka bir marka yok. <br /><br />Marka'nın iletişim çalışmaları da kendisi kadar sıra dışı, eğlenceli ve çılgınca. Hedef kitlesini çok iyi tanıyan Mini kült imajını ve tasarımı kutsayan marka değerlerini iletişime çok iyi aktarmış. Örneğin yol kenarında çöp konteyner'inin yanında açılmış ve içindeki hediyesi alındıktan sonra çöpe atılmış kocaman bir model araba kutusu ya da tasarımcıların ilhamlarına tuval olmuş bir Mini sanat eseri... Hepsi ve daha bir çoğu markanın kurduğu iletişimin ne kadar cesur ve çılgınca olduğunun göstergesi.<br /><br />Retro tasarım anlayışının en başarılı örneklerinin başında gelen Mini'nin, One, Cooper ve Clupman'dan sonra ne yapacağı hep merak konusu olmuştu. Son yıllarda pazar payı hızla artan küçük crossover kategorisi Mini'ye sevenlerinin merakını giderecek yepyeni bir alan yarattı. Küçük Crossover kategorisinin "çok hızlı artan pazar payı" Mini pazarlamacılarının, kategorinin başındaki "küçük" kelimesi de Mini tasarımcılarının dikkatini o kadar çok çekmiş olmalı ki Mini Countryman kaşla göz arasında bir anda doğuverdi. Bu kadar kusursuz bir formda hayat bularak Mini'nin atacağı bir sonraki adıma dair tüm merakları gideren Mini Countryman, aynı zamanda pazarda ciddi de bir merak konusu da oldu. İlk fotoğrafları kamu oyuyla paylaşıldığında, bir Mini'de olmayan ve olması düşünülemeyecek bir çok şeyin Countryman'da olduğu görüldü. 4 kapı, 4 metrenin üzerinde bir boy, 4 çeker gibi...Marka ile özdeşleştirilemeyen bu özellikler dengeli tasarım ve kusursuz mühendislikle, Mini'nin kült tasarım anlayışından ödün verilmeden çözülmüştü. En çok merak uyandıran şey, yani Mini'ye has karting tadında sürüş keyfiyse otomobil test edildiğinde gün ışığına çıktı. Countryman'in, sert süspansiyonu, 4 çeker özelliği ve dinamik tasarımı ile markaya ait tüm sürüş özelliklerini başarıyla miras aldığı görüldü. <br /><br />Countryman'in sürüş keyfine ve ona sahip olmanın hissettirdiklerine gelince: Countryman ile geçirdiğim iki gün boyunca uzun yolların ve sıkışık trafiğin aslında kötü bir şey olmadığı inancı bende hasıl olmaya başladı. Bu fazlasıyla pozitif bakış açısı marka'nın da ruhunda olan ve vaad ettiği değerlerden biri. Mini hem sürüş zevki, hem de yarattığı özgün atmosfer ile kullanıcısını sürüş boyunca devamlı motive ediyor. Tasarım kokan her detay, standartları tarihe gömen her sıra dışı bakış açısı hem otomobilinizle hem de onu tercih ettiğiniz için kendinizle gurur duymanıza neden oluyor.<br /><br />Son yıllarda yollarda çok fazla görüldüğü için dikkat çekme endeksi düşen ve azda olsa sıradanlaşan Mini Cooper'dan sonra Countryman otomobil severler için güzel bir sürpriz oldu. Countryman hem Mini'den beklenmeyen cesur bir hareket olması hem tasarımı hem de bulunduğu segmentte zaten fazla özgün örnek olmaması dolayısı ile bir anda yolların en çok dikkat çeken otomobillerinden biri oldu.<br /><br />Countryman, daha önce dünyaya inmemiş bir tür diyebileceğimiz sıra dışı tasarımı ile yollarda çok dikkat çekiyor ve tüm sempatik ve meraklı bakışları üzerine çekiyor. <br /><br />Duygusal satın alma motivasyonu yüksek, özgün tasarımlı, sıra dışı bir otomobil olan Countryman BrandCarTest kriterlerinin hemen hepsinde yüksek puanlar alarak, sürüden ayrılmak isteyen, dikkat çekmeyi seven, tasarımı hayat felsefesi yapmış otomobil severler için en iyi seçimlerden biri. <br /><br />MARKA KİŞİLİGİ : ARSIZ, EĞLENCELİ, TRENDY, COOL, ÇEKİCİ, EĞLENCELİ, AŞIK<br /> <br />MARKA İMAJI : 5<br />İNOVASYON ve YARATICILIK: 4<br />TASARIM: 5<br />SOSYAL STATÜ VE PRESTİJ: 4<br />KİŞİSELLEŞTİRME : 4<br />FARK YARATMA VE DİKKAT ÇEKİCİLİK: 5<br />ÇEVRE-TOPLUMSAL DUYARLILIK VE SORUMLULUK : 5<br /><br /><br />Serdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4030412499687016125.post-45796693296021834442011-08-02T04:04:00.000-07:002011-08-02T04:09:20.902-07:00DİKKAT! BU SAYFA TESTOSTERON SEVİYENİZİ ARTIRABİLİR....<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAC2qMGVDpTkGflz4un13veF_HN7k3G70szdzJOF07Lf4opoBePPdrOe_wHWjYJQalSNEgIaO1qIJIidQQ55w7H-IxF_eazRE9wjHXmpUCyjWBJdjtIs_HxT8YHZzrUFM4h-HsRNw_B0Pu/s1600/big_mercedes_cls_2011_scoop_02.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 214px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgAC2qMGVDpTkGflz4un13veF_HN7k3G70szdzJOF07Lf4opoBePPdrOe_wHWjYJQalSNEgIaO1qIJIidQQ55w7H-IxF_eazRE9wjHXmpUCyjWBJdjtIs_HxT8YHZzrUFM4h-HsRNw_B0Pu/s320/big_mercedes_cls_2011_scoop_02.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5636214069078678722" /></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJbMehteRfMftY-qSgUq3T1n__K2fB4IolJTLK4CLybCrxSOF4e9ovKuL6cF1nZu2H0quTBUumb0q_i9KmLeDZt9znDZ0qhsorjaPlFznqPuos84HxIjQ2nrbBcykhqo1IfSIraSjZozBH/s1600/2011-Mercedes-CLS.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjJbMehteRfMftY-qSgUq3T1n__K2fB4IolJTLK4CLybCrxSOF4e9ovKuL6cF1nZu2H0quTBUumb0q_i9KmLeDZt9znDZ0qhsorjaPlFznqPuos84HxIjQ2nrbBcykhqo1IfSIraSjZozBH/s320/2011-Mercedes-CLS.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5636214066731126386" /></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgkDfhm8l_H7hnLzCn2eFQp4iBAF8J90hPqL-qHXhTVd6FJQo6H1QsKH3MT6oujMnYQCatSzOtlLJcS4WRcMdyIinzzxig-OEps2OtM1jNnF8XVN1BbnpGVMGfkulXUzbB1MbBs_cRq2Bv/s1600/2011-Mercedes-CLS-16.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgkDfhm8l_H7hnLzCn2eFQp4iBAF8J90hPqL-qHXhTVd6FJQo6H1QsKH3MT6oujMnYQCatSzOtlLJcS4WRcMdyIinzzxig-OEps2OtM1jNnF8XVN1BbnpGVMGfkulXUzbB1MbBs_cRq2Bv/s320/2011-Mercedes-CLS-16.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5636214065694959890" /></a><br />Duygusallık ve anlam. Mercedes tasarımcılarının yeni CLS'nin tasarımına başladıklarında çıkış noktası olarak kullandıkları iki kelime. CLS'nin biçim dili, sözcüklerle zor anlatılabilen tüm duyguları ifade etmek üzerine kurgulanmış. Böylesine aykırı şekilde güzel görünmesinin ardındaki sır da bu. Sonuç: Mercedes tasarımcıları CLS'de modası geçmeyen bir şıklık ile dışa vurumcu tasarımı başka hiç bir otomobilde olmadığı kadar birleştirmeyi başarmışlar. <br /><br />Bu göz alıcı güzellik ve dahiyane tasarımın yarattığı etki kalbimiz ve mantığımızla sınırlı değil, 2004 yılında dünyaya tanıtılan CLS, otomotiv dünyasında devrimci bir etki yaratarak, tüm kuralları alt üst etti. Coupe formunda 4 kapılı lüks bir sedan yaratma fikri başlı başına çok radikal bir devrim olarak tarihe geçti. <br /><br />Tek amacı sizi baştan çıkarmak olan bir tasım objesinin, dışa vurumcu görünüşünün yanı sıra satın almak için çok sayıda mantıklı nedene sahip olması da bu 4 kapılı coupe otomobilin en büyük kozu. CLS, duygulara hitap eden tasarım detayları ve sportif dış güzelliği yanında, 4 kişinin ihtiyaç duyacağı yüksek konfor, fonksiyonel ve zeki çözümlere de sahip. Bu yönüyle de 4 kapılı bir sedanın mantığa seslenen tüm özelliklerini bünyesinde taşıyabilen nadir otomobillerden biri. <br /><br /> Mercedes CLS'nin türünün ilk örneği olmak gibi bir ayrıcalığı da söz konusu. Devrim niteliğindeki konsepti ve başlattığı akım otomotiv sektörünü o kadar etkiledi ki bugün bir çok marka Mercedes CLS'nin açtığı yoldan gidiyor. Hem aynı pazar payını paylaştığı köklü rakipleri hem de alt ve üst sınıflardan bir çok marka CLS'nin açtığı 4 kapılı sportif coupe segmentinde yeni modellere imza atıyor. Audi'nin 2009 lanse ettiği A5 sportback, hemen arkasından 2011 de tamamen Mercedes CLS'yi hedef alan A7, VW Passat CC, BMW'nin 2012'de pazara sunmayı hedeflediği 6 serisi Gran Coupe, bir üst ligde Porsche Panemera ve Aston Martin Rapide CLS'den ilham alan başlıca modeller.<br /><br />Merdeces'sin 4 kapılı Coupe fikri pazarda büyük bir boşluğu doldurmasın yanı sıra, tüketici iç görüsünün mükemmel bir iz düşümü olarak dikkat çekici bir pazarlama başarısına dönüştü. CLS'yi sadece pazarlama başarısı olarak görmek de haksızlık olacaktır. Çünkü Mercedes başta CLS olmak üzere son 5 yılda çıkardığı, sportif modeller ve sıra dışı tasarımlarla marka değerini yükseltirken, hedef kitle yaşını da kayda değer şekilde aşağıya çekmeyi başardı. Demode, yaşlı, ağır, ruhsuz, sıradan lüks bir otomobil markası olmaya doğru giden imajını genç, sportif, çağdaş, sıra dışı ama aynı zamanda yüksek prestijli bir lüks ikonu olarak iyice tescilledi. Rakiplerinin güçlü ataklarına karşı hem küçük segmentte hem de lüks üst segmentlerde gereken cevabı vermekte pek gecikmediği gibi CLS, CLK, E coupe gibi modellerle kuralları koyanın kendisi olduğu imajını da yedi düvele ilan etmiş oldu.<br /><br />CLS'nin markaya kattığı değer ve yakaladığı başarının ardındaki sır perdesini bu kısa analizin ardından isterseniz hafifçe aralayalım ve CLS'nin kullanıcısında yarattığı etkiyi mercek altına alalım. CLS'nin sıradışı tasarımı ve güzelliği elindeki tek kozu değil. Sahip olduğu teknoloji, performans değerleri ve sürüş asistanları ile bir otomobilden çok daha fazlası. Otomobilin iç tasarımı tüm duyuları şımartacak kadar iddialı. Kullanılan asil ahşap kaplamalar, tüm iç yüzeyleri kaplayan kaliteli deri, mat ve parlak gümüşlü krom kaplama aksesuar ve süs elemanları sizi bir otomobilden çok daha fazlasını aldığınıza ikna ediyor. <br /><br />CLS yaşattığı üstün sürüş zevki yanında çok özel, heyecan veren, sempatik bazı özelliklere de sahip. Aslında çok ciddi bir pasif güvenlik ekipmanı olan elektronik şerit takip sistemi bir süre sonra size bir play station oyunu kadar eğlendirici gelebiliyor. Örneğin, Play Station 3 müdavimlerinin need for speed veya diğer bir çok oyundan alışık olduğu dual shock 3 hissini CLS'nin direksiyonunda hissetmek başlı başına çok ilginç bir deneyim. Otomobil istem dışı sol bariyer çizgisine yaklaştığı anda devreye giren sistem, direksiyonu PS3 kumandasındaki aynı hisle titreyerek uyarıyor ve siz hala direksiyonu düzeltmemişseniz CLS sizin adınıza direksiyonu aksi yöne hafifçe kırarak olası bir kazayı engellemeye çalışıyor. <br /><br />CLS sahiplerini analiz ettiğimizde, bu otomobili satın alan kişilerin kesinlikle sıradanlıktan uzak, özel ve seçkin kişiler olduğunu ve rafine zevklere sahip olduklarını söyleyebiliriz. Duyguların satın almak için çok az mantıksal neden aradığı bir model olan CLS'nin hedef kitlesinin de kendisi gibi özel olması sürpriz olmasa gerek... <br /><br /><br /><br />MARKA KİŞİLİGİ : SOFİSTİKE, UZMAN, YARATICI, STATÜ VE STİL SAHİBİ<br /> <br />MARKA İMAJI : 5<br />İNOVASYON ve YARATICILIK: 5<br />TASARIM: 5<br />SOSYAL STATÜ VE PRESTİJ: 5<br />KİŞİSELLEŞTİRME : 4<br />FARK YARATMA VE DİKKAT ÇEKİCİLİK: 5<br />ÇEVRE-TOPLUMSAL DUYARLILIK VE SORUMLULUK : 4Serdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-4030412499687016125.post-2057206232924930852011-08-02T01:19:00.001-07:002011-08-02T01:20:46.475-07:00SAF ÇEKİM GÜCÜ<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3krxYhWsriqzIr57xzgyQvV5qwubzNGwqn2dVHzNKRXq3I3Ao2K0GXZzpW6mKXl2yV7mHowXR3vjzercZsGlh_yQnT3oHrXxuzVlJ2t4ziuYemoDvfQHqRJeKJ6iiN0X3oPWa00SbqEYj/s1600/Mercedes_E-coupe_1447_1024x768.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 240px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3krxYhWsriqzIr57xzgyQvV5qwubzNGwqn2dVHzNKRXq3I3Ao2K0GXZzpW6mKXl2yV7mHowXR3vjzercZsGlh_yQnT3oHrXxuzVlJ2t4ziuYemoDvfQHqRJeKJ6iiN0X3oPWa00SbqEYj/s320/Mercedes_E-coupe_1447_1024x768.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5636170547690021010" /></a><br />Bir Mercedes sahibi olmakla, bir otomobil sahibi olmak arasındaki en basit ve akla gelen ilk fark sizce nedir? Cevabı vermeden önce soruyu biraz analiz ederek cevaba ulaşmaya ne dersiniz? Bu sorunun cevabı aslında çok net bir marka konumlandırmasını da içinde barındırıyor ama asıl ilginç olan bu değil. Ben bu sorunun, başka bir marka ve kategori için bu kadar net sorulamayacağı gibi bu kadar net cevaplandırılabileceğini de düşünmüyorum. Bu yüzden bu soru ve bu sorunun cevabını çok önemli ve üzerinde fazlasıyla düşünülmesi gereken bir marka vakası olarak görüyorum. Şimdi herkesin bildiği bu cevaba geçebiliriz dilerseniz. Cevap çok net: Prestij. Dünyadaki başka coğrafyalardan mesela bir New York'tan ya da Dubai'den farklı olarak misak-ı milli sınırlarımız içinde yaşayan bizlerin Mercedes algısı çok farklıdır... Derinlemesine bir araştırma yapsak, hatta bununla da yetinmesek ve Martin Lindström'den destek istesek; Buy.olgy kitabında tanımladığı nörolojik sınırları da aşarak daha derinlere insek... Mercedes'in bir Türk, bir Amerikalı, bir Alman ve zengin bir arap şeyhi üzerinde yarattığı etki, kurduğu duygusal bağ ve anlam derinliğini irdelesek, eminim Türk’ler adına çok farklı ve ilginç bulgular elde ederiz... <br />Bu yıl Almanya’daki gurbetçilerimizin Almanya’daki varlıklarının yani Almanya ve Türkiye arasındaki iş göçü anlaşmasının 50. Yıldönümü. Mercedes markasının ülkemiz insanı üzerinedeki etkilerini incelerken bu tarihsel verinin ışığında düşünmek, bir Türk’ün Mercedes markasıyla kurduğu ilişkinin boyutlarını anlama gayretimize oldukça yardımcı olacaktır. <br />Bu açıdan Mercedes markasını ve Türk kullanıcısı üzerindeki algısını ele alırken, sadece güncel araştırma verileri, Best Global Brands ya da Brand Z analizleri değil, bu tarihsel verilerin ışığında Markayı ele almak daha özel sonuçlar elde etmemize sebep olacaktır kanaatindeyim. Mercedes sadece ülkemiz insanına ait bu özel hikayesi ile bir çok Alman markası da dahil biz Türkler için çok daha fazla prestij ve statü sembolü haline gelmiştir. <br />Her ne kadar Türkiye’deki Mercedes algısını tarihsel hikayesi özelinde biraz fazla dramatize etsek de Mercedes markasının dünyada yarattığı algı, bir lüks ve prestij markası olarak kabul görmüş, net konumlandırması tartışma götürmez bir gerçektir. Mercedes hem BMW, Audi gibi Alman rakipleri, hem de farklı pazarlarda karşısına çıkan Lexus, İnfiniti, Cadillac gibi bir çok marka için prestij ve lüks otomobil kategorisinde meydan okunan birinci ve en güçlü rakip olarak her zaman rekabette en tepede yerini almıştır. Lüks otomobil kategorisinde içinde Mercedes olmayan bir diagram, bir karşılaştırma, bir analiz yok denecek kadar azdır. <br />Mercedes markasının bu tartışılmaz konumlandırma ve algı üstünlüğünü sayfalarca yazabiliriz, bu yüzden dilerseniz burada bu kutsal markayla ilgili detayları bırakıp bu ayki araştırmamızın şeref konuğu Mercedes E coupe’yi incelemeye başlayalım.<br />Mercedes E Coupe, tasarımı ve sıra dışı çizgileri ile Mercedes'in son yıllarda ürettiği en fantastik otomobillerden birisi. Bir önceki nesil clk coupe ile kıyaslandığında çok daha özgün ve fark yaratan bir tasarıma sahip. Bu otomobili farklı kılan en önemli özellik kesinlikle tasarım. E coupe'nin tasarımı yaratıcı ve sıra dışı olduğu kadar sihirli de. Çünkü bu otomobil spor coupe tasarımına sahip olsa da elegant ve lüks bir sedan kadar prestijli duruyor. Aynı sınıfta büyük bir rekabet içinde olduğu Audi A5 ve BMW 3 Coupe ile kıyaslandığında sanki bir üst segmente aitmiş hissi veriyor. Bunda agresif ön tasarım ve otomobili daha uzun gösteren yan silüetin etkisi büyük. Büyük algısı yaratan uzayan silüet yanında otomobilde kullanılan parlak alüminyum dış aksesuarlar ve otomobile ağır bir hava katan metalik özel renkler E coupe'yi rakiplerinden daha elegant ve özel gösteriyor. <br />E coupe, daha prestijli ve olgun duran tasarımı, yarattığı saf çekim gücüyle birleşince alışılagelmiş Mercedes kitlesinin yaşını biraz daha gençleştiriyor ama bunun yanında bir Coupe'ye sahip olmak isteyen ama belli bir yaşa geldiği için çekimser davranan 40 yaş üstü özel bir kitleyi de can damarından yakalayabiliyor. Otomobili satın alan hedef kitleyi analiz ettiğinizde bir çok E coupe sahibinin 30 yaş üstü, kariyerinde başarılı ve iddia sahibi olduğunu. Tarzıyla fark yaratmayı seven ama bu farklılığın prestijle birleşmesi gerektiğine inanan bir kitle olduğunu görüyoruz.<br />Bu yazımızda araştırmada elde ettiğimiz bulgular yanında web'de ve sosyal medyada E Coupe hakkında otomobil sahiplerinin paylaştığı bazı duygu ve fikirleri de paylaşma ihtiyacı hissediyorum. Bunun sebebi, bu görüş ve düşüncelerin bir çoğunun Mercedes E Coupe'nin en büyük rakibi Audi A5 Coupe'ye ait bir web forumunda, iki otomobili karşılaştıran otomobil sahiplerine ait olması. Seçtiğim cümleler bu otomobile sahip olanların ve olmak isteyenlerin duygularını o kadar güzel dile getiriyor ki başka söze gerek kalmıyor... işte bu cümleler:<br />-Tasarim konusunu gelince garajima cektigim zaman yururken donup bi daha bakiyorum o derece beni benden aliyor. Kasli yapili sert bi durusu var.<br />-E Coupe kesinlikle muhteşem bir coupe fakat 35-50 yaşları arasında birisinin Audi A5 mi yoksa e-coupe mi daha çok oturaklı durur diye sorsanız ben tamamen şahsi fikrim olarak E-coupe daha çok oturaklı olur diyorum. Audi A5 daha çok 20-35 yaşa hitap ediyor gibi geliyor bana.<br />-Geçen gün vişne çürüğü renginde bir E coupe gördüm aracı otur izle saatlerce,sanat eseri maşallah çok deli alet karizması o biçim<br />-Dıştan bakanlar için güzel ama kullanan için kötü.<br />-Ankette çok çekişmeli gidiyor Gerçi Audi forumunda Mercedesin bu kadar çok sevilmesi hem forumun objektifliğini hemde Mercedesin başarısını kanıtlıyor<br />-Bu iki aracında yol tutusu performansı vs herşeyi şüphesiz çok iyi. İkisi de alan kişiyi üzmez, üzerse ayıp olur. Ben burdaki kriterin ''hangi araca baktığınızda içinizi gıdıkladığı, hangisinin sizi cezbettiği'' olduğunu düşünüyorum. Ve şu an sokakta bir Audi A5 coupe ile Mercedes E Coupe yan yana dursa E Coupe bir adım önde derim.<br />-E Coupe bana göre 10 tane Audi A5 eder. A5'i kötülemiyorum E Coupe çok iyi! ben napayım! <br /><br />En çok hoşuna gidense şu oldu: <br />-Bmw nankördür bakmazsan inkar eder, Mercedes çilekeştir bakmazsan idare eder, bakarsan ihya eder... gibilerinden<br /><br />MARKA KİŞİLİGİ : SOFİSTİKE, UZMAN, YARATICI, STATÜ VE STİL SAHİBİ<br /> <br />MARKA İMAJI : 5<br />İNOVASYON ve YARATICILIK: 4<br />TASARIM: 5<br />SOSYAL STATÜ VE PRESTİJ: 5<br />KİŞİSELLEŞTİRME : 3<br />FARK YARATMA VE DİKKAT ÇEKİCİLİK: 5<br />ÇEVRE-TOPLUMSAL DUYARLILIK VE SORUMLULUK : 4Serdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4030412499687016125.post-37124946732866624082011-08-02T01:14:00.001-07:002011-09-09T16:49:50.852-07:00BİR OTOMOBİL 5 DUYUYA HİTAP EDERSE<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOUbgYHG4Cbe_rNAgbkR3bRaKdT8gYm-xnjOa6YrqrayZ4XA2SMzSPOtPrMxDPHYuAL9qwoRoNwUx8jH3rpqNG7yB-9E6xr6vYoH8lkOGviDiljJq3D9-j1buSoEuiyD5ZJkNezBAcugz6/s1600/3.jpg"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5636169132755809298" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhOUbgYHG4Cbe_rNAgbkR3bRaKdT8gYm-xnjOa6YrqrayZ4XA2SMzSPOtPrMxDPHYuAL9qwoRoNwUx8jH3rpqNG7yB-9E6xr6vYoH8lkOGviDiljJq3D9-j1buSoEuiyD5ZJkNezBAcugz6/s320/3.jpg" style="cursor: pointer; float: left; height: 232px; margin: 0px 10px 10px 0px; width: 320px;" /></a>BrandCarTest araştırması henüz 3.cü ayında olmasına rağmen otomotiv sektöründe eksikliği hissedilen bir açığı dodurması sebebiyle oldukça beğeni toplayan bir çalışma oldu. Tasarımı, konsepti, segmenti ve teknolojisi ile fark yaratan marka ve modelleri mercek altına yatırdığımız BrandCarTest araştırmasında duygusal deneyime dayalı test sürüşümüzün yanında, test ettiğimiz otomobilleri satın alan kişilerle yaptığımız derinlemesine görüşmeler ışığında marka ve tasarıma dair bir dizi sonuca ulaşmayı hedefledik. Bu otomobilleri satın almamıza neden olan motivasyonları, otomobillerin sahipleri üzerinde yarattıkları duygusal etki ve deneyimleri gün ışığına çıkarmaya çalıştık. Özellikle müşterilerle yaptığımız derinlemesine görüşmelerde çok ilginç bulgulara ulaştık. Araştırmamıza konuk olan Infiniti FX, Peugeot RCZ gibi araçların yaratığı farktan olsa gerek, satın alanların otomobillerine kesinlikle bir objeden çok daha fazla anlam yükediğine şahit olduk. Satın alma nedenlerimizin sadece çok küçük bir yüzdesinin rasyonel ve somut değerlerden oluştuğunu gördük. Bizi en çok etkileyen bulgu ise otomobiller ve sahipleri arasında kurulan bağ oldu. Otomobillerle, satın aldığımız bir çok objeden, çok daha derin ve anlamlı bir ilişki içerisindeyiz ve bu ilişki bazı markalar ve modeller söz konusu olduğunda anlamlı bir ilişkininde ötesine geçerek tam bir tutuya döşüyor... İşte tam bu aşamda BrandCarTest çok daha anlamlı bir kimliğe kavuşuyor... Çünkü sizler için BrandCarTest'te daha çok bu marka ve modelleri konuk etmeye çalışıyoruz... Yani içimizdeki tutkuyu ateşleyen, fark yaratan markarları deneyimlemey çalışıyoruz... Bu ayki konuğumuz da BrandCarTest'in ruhuna bire bir uyan bir diğer markaBMW <br />
<br />Bir BMW kullanmak, kendini farkli ve iyi hissetmek için yeterli bir sebep. Ancak bu BMW, yeni 5 serisi ise bu iki duygunun tavan yapacağından emin olabilirsiniz. BMW 5 serisini farklı kılan özelliklerine değinmeden önce biraz BMW markasına bakalım dilerseniz. BMW, marka değeri olarak diğer tüm markaların üstünde bir yere sahip. Brand Z 2011 raporuna göre 25. sırada olan marka dünyanın en değerli otomobil markası durumunda. Sadece Brand Z değil, hemen hemen bir çok araştırma ve analize göre BMW markası tüketicilerin algı dünyasında çok özel bir yere sahip. Örnekleri çoğaltmak gerekirse, Business Week dergisine göre dünyanın marka özvarlığı en yüksek 15.nci markası, Luxurr institude'da göre dünyanın en arzulanan markaı, hatta çinde yapılan çok yeni bir araştırmaya göre de Apple ve Rolex gibi markaları geride bırakar Çin'in en arzulanan markası olma ayrıcalığınıda elinde tutuyor... Bu büyük başarının arkasındaysa çok net ve yalın bir vaad yatıyor: BMW bir otomobil markasının vaad edebileceği en basit şeyi vaad ediyor: sürüş keyfini... Markanın iki sloganı var. Birisi "ultimate driving machine" yani "en iyi, nihai sürüş makinesi" ve tüm dünyada kullandığı "sherr driving pleasure" yani gerçek sürüş keyfi". Markanın sloganıyla altını çizdiğ bu vaad, 5 serisinde kusursuz bir formda vücut bulmuş diyebilirim. BMW 5 serisi markanın tüm ruhunu karasorinin her santimetre karesinde hissettiriyor. BMW 5 serisi BMW ruhunu ve imajını bir adım ileriye taşımanın yanında, hem bulunduğu segment hem de model imajı ile markaya değer katıyor.<br />
<br />Lüks, yüksek kalite ve sosyal statü gibi benzeşen vaadlerin ötesine geçerek; inovasyon, performans ve tasarımı BMW markasının ayrıştırı özelliği olarak sahiplenen BMW AG, marka konumlandırmasını bu değerlerden yola çıkarak "Lüks performans otomobili" olarak tanımlıyor. Yaziya başlamadan önce düşündüm, keramet BMW'de mi? yoksa 5 Serisinde mi? diye... BMW 5 serisi ile geçirdim 24 saatin ardından hala bu soruya tam olarak cevap verebilmiş değilim. Diğer BMW otomobilleri düşündüğümüzde 5 serisi marka vaadini en iyi karşılayan model diyebilirim. Biraz hantal bir görüntü veren 7 serisi ve beklentileri nerede karşılayıp nerede karşılamadığı belli olmayan 3 serisi ile kıyaslandığında BMW'yi en iyi temsil eden model hangisi derseniz? cevabım kesinlikle 5 serisi olacaktır. BMW marka kişiğine baktığımızda markanın kendini 20-40 yaşlarında, erkek, yüksek profilli, modayı takip eden, sofistike, gösterişli ve sporcu olarak tanımladığını görüyoruz. BMW 5 serisini satın alan profili incelediğimizde marka kişiliği ile hedef kitlenin kişiliğinin çok net bir şekilde örtüştüğünü görebiliyorsunuz. BMW 5 serisi tasarımındaki zerafet ve elit duruşu ve sosyal statüyü ön plana çıkaran imajı ile iş adamlarını hedeflerken, aynı zamanda tasarımındaki sportif kontürler, dinamik çizgiler ve performansıyla çok daha genç bir kitleyi de kendisine bağlıyor. Otomobili satın alan 25-30 arasındaki gençlerde, 40-45 yaşındaki iş adamları da beklentilerininin karşılığını tam olarak alıyor.<br />
<br />
Rakipleri ile kıyaslandığında 5 serisi çok daha genç ve dinamik bir kişilik profili çiziyor. Otomobili satın alan kullanıcıların yaş ortalamarına ve kırımlarında baktığınızda bu fark daha da net bir şekilde ortaya çıkıyor. En yakın rakibi Mercedes E serisi, ne kadar gençleşse de 5 serisine göre daha yaşlı, oturmuş ve ağır bir kişilik ortaya koyarken, hedef kitlesi ve mevcut kullanıcı profili de bu algıyı kuvvetlendiriyor. Diğer bir güçlü rakibi Audi 6 serisiyse, eskiyen tasarımı yanında soğuk ve ağırbaşlı duruşu ile makam arabası imajından kurtulamıyor. Yeni 5 serisinin rakiplerine göre daha genç bir hedef kitle profiline sahip olmasının bence en büyük ikinci nedeni tasarım (birincisi: sürüş keyfi) . 5 serisi her ne kadar Mercedes CLS veya Audi A7 segmentinde olmasa da en az onlar kadar sportif bir tasarım sunuyor. Özellikle M versiyonu hem dış tasarımda hem de iç tasarımda coupe etkisini ciddi anlamda hissettiriyor. itiraf etmeliyim ki iki yıl önce 5 serisinin ilk taslaklarını gördüğümde BMW'nin yeni tasarım anlayışı ile ilgili ciddi kaygılar duymuştum. Gelen gideni aratacak, Chris Bangle'i özliyeceğiz demiştim.... Ama düşündüğüm gibi hiç olmadı. BMW nin yeni tasarım şefi Adrian Van Hooydonk başta yeni 5 serisi olmak üzere BMW'de çok daha elit, çok daha sportif, çok daha güçlü çizgilere imza atmaya başladı. BMW 5 serisi bu tasarım anlayışının belkide en iyi örneklerinden birisi... Tasarımı kusursuz denilecek kadar güzel ve etkileyici... Otomobil sadece tasarımı ile değil, teknolojisi, konforu, ekonomisi ile de fark yaratıyor. Dokunduğunuz her yüzey kusursuz bir forma ve kaliteye sahip. Tüm bu güzelliklerin performansla birleşmesi ise ayrı bir zevk. Güce sahip olmanın ve kontrol etmenin verdiği his ve yarattığı kendine güven duygusu bu araçtan aldığınız zevki kat kat artiriyor. Asıl mucizevi olan şeyse otomobilin yakıt tüketimi: inanmıyacaksınız ama D100 boyunca, arasıra sıkışsan ve kilitlenen ama sakin bir sürüş ile yaklaşık 45 dakika süren 45 Km'lik bir mesafede BMW 5 serisinin ortalama yakıt tüketimi sadece 4.7lt/100km. gibi inanılmaz bir rakam olarak ekrana yansıdı... Yani 5 serisi tüm bu yaşanılan deneyim için size sadece 7TL gibi bir fatura çıkarıyor... Yarattığı emisyon ise sadece 132g/km.<br />
<br />
Otomobilin kusurlarına ve hissettirdiği eksikliğe gelince: Bir önceki 5 serisine göre yaklaşık 10bin Euro kadar pahalı olması BMW 5 serisinin bir dezavantajı. Bunun yanında belkide test ettiğimiz araçta olmamasından kaynaklanan bir eksiklik ama artık orta ve kompakt sınıf otomobillerde bile standart donaımda bulunan bluetoothe telefon görüşme sisteminin opsiyonel olması BMW'ye yakıştıramadağımız bir eksiklik. Bu eksikliğin yarattığı fiziki ihtiyaçtan öte markanın bu beklentiyi karşılamamış olması bizi biraz hayal kırıklığına uğrattı diyebiliriz... Ama bu kadar kusur kadı kızında da olur derseniz BMW 5 serisi tam size göre...<br />
<br />
BMW 5 serisi E segmentinin imaj ve tasarım olarak en dinamik ve sportif modeli. Bu yönüyle BMW markasının vaad ve değerlerini de en iyi temsil eden model. Bulunduğu segmenti klasik anlamda temsil eden ağır başlı, elit, üst sınıf otomobillerle kıyaslandığında çok daha genç ve dinamik bir çizgiye sahip. Prestij ve sosyal statünün ağırbaşlı ve siyah otomobillerden geçmediğini düşünen ve sportif çizgisinden taviz vermek istemeyen genç yöneticiler ve patronlar için bence BMW 5 serisi en ideal otomobil.<br />
<br />
MARKA KİŞİLİGİ : SOFİSTİKE, UZMAN, YARATICI, STATÜ VE STİL SAHİBİ<br />
<br />
MARKA
İMAJI : 5<br />
İNOVASYON ve YARATICILIK: 4<br />
TASARIM: 4<br />
SOSYAL STATÜ VE
PRESTİJ: 4<br />
KİŞİSELLEŞTİRME : 3<br />
FARK YARATMA VE DİKKAT ÇEKİCİLİK:
4<br />
ÇEVRE-TOPLUMSAL DUYARLILIK VE SORUMLULUK : 4 <br />
<br /></div>
Serdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4030412499687016125.post-19885706088996790342011-08-02T00:34:00.000-07:002011-08-02T00:46:50.949-07:00BRAND CAR TEST / TÜRKİYE'NİN İLK KALİTATİF OTOMOBİL MARKA ARAŞTIRMASI<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh951NWzQoBzsySB4QFIQWtXNtYGvA1wBl7-hUE_k8-y5iNqP2scK6kfhRCeR5eHQblE45xyww_997OoigRLcsdAQMk31C1Bf3LEaLQRBXx8-l0yWB56-NWrZkPElgXm1s86d8uzymgyS9O/s1600/1680x1050_aa5_sb_10045.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 200px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh951NWzQoBzsySB4QFIQWtXNtYGvA1wBl7-hUE_k8-y5iNqP2scK6kfhRCeR5eHQblE45xyww_997OoigRLcsdAQMk31C1Bf3LEaLQRBXx8-l0yWB56-NWrZkPElgXm1s86d8uzymgyS9O/s320/1680x1050_aa5_sb_10045.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5636161866599624978" /></a><br /><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjRDsOQq5F3C_jCubWA8sNheEKpcZ8FjnESimupHymR3uawqKYOgO8tG1pkHFzgIMGrMdN66wndEctY9eYsB9D-0UA9GfX06eVmGI5ryyz-PybLLHuvZgkbRCC06HP_eb6BgxgpuVInKyT/s1600/5_RCZ_0907PC005.jpg"><img style="display:block; margin:0px auto 10px; text-align:center;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 239px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjRDsOQq5F3C_jCubWA8sNheEKpcZ8FjnESimupHymR3uawqKYOgO8tG1pkHFzgIMGrMdN66wndEctY9eYsB9D-0UA9GfX06eVmGI5ryyz-PybLLHuvZgkbRCC06HP_eb6BgxgpuVInKyT/s320/5_RCZ_0907PC005.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5636161862166379874" /></a><br />Otomobiller… Bazılarımız için özgürlük. Bazılarımız için tutku. Bazılarımız için bir prestij ya da statü sembolü. Kişiliğimizin ve tarzımızın bir yansıması. Hayalleri süslüyorlar, kıskanılıyor ve arzulanıyorlar. Bizler gibi onlarında kişilikleri var. Bazıları eğlenceli, bazılarının sempatik bir duruşu, bazılarınınsa karizmatik bir havası var. Bazıları Sert bakışlara ve güven veren hatlara sahip... <br /><br />Otomobiller bu saydığımız duygusal yönleriyle sahip olduğumuz, satın aldığımız bir çok objeden ayrılıyor. Söz konusu obje otomobil olduğunda da satın alma karar süreçleri, tüketici motivasyon ve güdüleri de çok daha karmaşık bir hal alıyor. Çağdaş pazarlama anlayışı, tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarının en iyi şekilde karşılanabilmesi için gerekli bilgilerin toplanması,değerlendirilmesi ve tüketici davranışlarının her yönüyle anlaşılması ve buna göre pazarlama karması geliştirilmesi esasına dayanmaktadır. Elde edilen bilgilerle, strateji geliştirmek kolaylaşır ve arzulanan sonuçlara erişilmesi olasılığı artar. Kısacası, tüketici davranışlarının bilinmesi, derinlemesine analizi pazarlama çabaları için kaçınılmaz bir zorunluluktur. Özellikle otomobil sektöründe Tüketicilerin rasyonel beklentileri yanında, Marka imajı, duygusal fayda ve sosyal güdülerin pazarlama karması ve konumlandırmadaki ağırlığı hiç olmadığı önem kazanmıştır.<br /> <br />Fark yaratan markalar ve otomobiller köşemizde, modern şehir hayatının en önemli satın alma objelerinden biri olan otomobilleri alışıla gelmişin dışında yeni bir yöntemle test edip, mercek altına alacağız. Otomobil sahiplerinin otomobilleri ile kurdukları duygusal ilişkiyi, otomobillerin marka değerlerinin ve imajlarının satın alma ve tüketici tercihleri üzerindeki etkisini, tasarım ve yaratıcı arayışların nasıl fark yarattığını masaya yatıracağız.<br /><br />Yaratıcı markaları, bu markaların devrim niteliğindeki yeniliklerini ve çizgi dışı modellerini kantitatif ve kalitatif araştırma teknikleri ve fokus grup analizlerine dayanarak duygusal bir marka testine tabi tutacağız. Bu markaların ve radikal modellerinin hedef kitleleri ve tüketiciler üzerindeki etkilerini ve markaya kattığı değeri analiz edeceğiz. Tasarım, marka kişiliği, marka imajı, duygusal tatmin, statü-prestij gibi sosyal beklentiler gibi 8 ana kriter altında marka ve modelin duygusal satın alma ve tercih nedenlerini inceleyeceğiz ve bu 8 kritere göre otomobilin elde ettiği test değerlerini ortaya koyacağız. Otomobillerin hedef kitlesi içinde yer alan ve markanın odaklandığı alanlarda uzmanlaşmış trend uzmanı, tasarımcı, iş adamı, gazeteci, marka danışmanı ve akademisyenlerden oluşan özel bir denek grubu tarafından test edilecek ve aracın mevcut sahiplerinin iç görüleride ayrıca alınarak, sonuçlar analiz edilecek.<br /><br />BRAND CAR TEST ile yollarda gördüğümüzde bizi heyecanlandıran,konseptiyle, tasarımıyla hayran bırakan, teknolojisi ve performansıyla bir çok kişinin hayalini süsleyen fark yaratan otomobilleri çok daha yakından ve hiç olmadığı kadar derinden tanıma fırsatı yakalayacaksınız...<br /><br />Çizginin dışında, kendi yolunu kendisi belirleyen, fark yaratan KİŞİLER ve MARKALAR bu araştırmayı ve bu araştırmanın sonuçlarından yola çıkarak kaleme aldığım yazıları çok sevecek diye umuyorum...<br /><br />ARAŞTIRMANIN İÇERİĞİ:<br /><br />MARKA KİŞİLİĞİ / (marka ve modelin tüketicinin yansıttığı kimlikle olan bağı)<br />MARKA İMAJI / (otomobilin genel imajının test edenler nezdinde ki değeri)<br />MODEL İMAJI / ( test edilen genel imajının test edenler nezdinde ki değeri)<br />İNOVASYON ve YARATICILIK / (marka ve modelin getirdiği trendler ve yenilikler)<br />TASARIM / (otomobilin tasarımın yarattığı tatmin)<br />SOSYAL STATÜ VE PRESTİJ<br />KİŞİSELLEŞTİRME / (otomobilin her acıdan kişiselleştirilebilirliği)<br />FARK YARATMA VE DİKKAT ÇEKİCİLİK / (otomobilin duygusal olarak satın alan üzerinde yarattığı farklılaşma etkisi ve dikkat çekiciliği)<br />ÇEVRE-TOPLUMSAL DUYARLILIK VE SORUMLULUK / (otomobilin ve markanın sosyal sorumlu konumunun katkısı)Serdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4030412499687016125.post-71046243908283665572011-03-02T01:40:00.000-08:002011-09-09T16:49:01.648-07:00KENDİNİZİ AYRICALIKLI HİSSETMEK İSTİYORSANIZ...<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGSTQg8dzqbcMpicgdMHCDA2yPcUGLTEjpgZfd72r9WtAfwHvMGVjftZNT_dYDPLCT8Iz6QUPbmPGHjSX2ggOb5Zu5FJ7AzETxKxxNLF4gx6ABGNe4zQt1xKmAhDXjAW3wFrJyD8WJMQFR/s1600/Infiniti-FX30d-S-2011-widescreen-06.jpg"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5579419511100696834" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjGSTQg8dzqbcMpicgdMHCDA2yPcUGLTEjpgZfd72r9WtAfwHvMGVjftZNT_dYDPLCT8Iz6QUPbmPGHjSX2ggOb5Zu5FJ7AzETxKxxNLF4gx6ABGNe4zQt1xKmAhDXjAW3wFrJyD8WJMQFR/s400/Infiniti-FX30d-S-2011-widescreen-06.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 250px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 400px;" /></a><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_iHjQZJGaotIVqSb5Q0yTYaPF1fRYhkKn9W6M66GxGlyt-uBYa2TbnLxHqbTNUgjDmT5TovIViMnpNU3FqYUS3hzIKUkIsVZTtnhMs6jiwLqMJ81hA_KqYMlVKOkCo2UZ2ueal5M-61Tv/s1600/Infiniti-FX30d-S-2011-widescreen-05.jpg"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5579419448164382242" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_iHjQZJGaotIVqSb5Q0yTYaPF1fRYhkKn9W6M66GxGlyt-uBYa2TbnLxHqbTNUgjDmT5TovIViMnpNU3FqYUS3hzIKUkIsVZTtnhMs6jiwLqMJ81hA_KqYMlVKOkCo2UZ2ueal5M-61Tv/s400/Infiniti-FX30d-S-2011-widescreen-05.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 250px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 400px;" /></a><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOycGY3-ORxB_Ucd-As1PftkaKWCfInhXk1HONfzwVRYczXP88cJNCKL0kfVTrNwT60yNDyDDngmMO_qiH08-X7ozoJFojaCtdpVyuVfWVArKhh-n4Jf8HUsBHazDDB7yRm53Etrycv2pq/s1600/2011-infiniti-fx-limited-edition-interior.jpg"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5579419338118398082" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgOycGY3-ORxB_Ucd-As1PftkaKWCfInhXk1HONfzwVRYczXP88cJNCKL0kfVTrNwT60yNDyDDngmMO_qiH08-X7ozoJFojaCtdpVyuVfWVArKhh-n4Jf8HUsBHazDDB7yRm53Etrycv2pq/s400/2011-infiniti-fx-limited-edition-interior.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 253px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 400px;" /></a><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjajgsPJ7BaZyd0Q6X93HUgcY1aQ_rKDAF-OTT-TctaGNyFKAF6QDynmeH2fHm7xFthX_IMQkPQeYJLC3rek5gV1DfM_eO8OpgXotQtKk49DcoLhpnmgxB-mRbdbvwXFppNVFioQ_xony_h/s1600/Infiniti-FX30d-S-2011-widescreen-02.jpg"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5579419330897809650" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjajgsPJ7BaZyd0Q6X93HUgcY1aQ_rKDAF-OTT-TctaGNyFKAF6QDynmeH2fHm7xFthX_IMQkPQeYJLC3rek5gV1DfM_eO8OpgXotQtKk49DcoLhpnmgxB-mRbdbvwXFppNVFioQ_xony_h/s400/Infiniti-FX30d-S-2011-widescreen-02.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 250px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 400px;" /></a><br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAKuGoQaJneoIf-bpFtz75YO-_JciwC3jDViDvadl-TcOcrZV9cJUOBmezC43oh54hzYQrseRNerIA-sZzFy-wjCaj0l03J5RGzMxw4uROgzeGvrlq0nkiqJ42fs5cJAME3hs8DGtVv-CF/s1600/Infiniti-FX30d-S-2011-widescreen-01.jpg"><img alt="" border="0" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5579419332229977394" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhAKuGoQaJneoIf-bpFtz75YO-_JciwC3jDViDvadl-TcOcrZV9cJUOBmezC43oh54hzYQrseRNerIA-sZzFy-wjCaj0l03J5RGzMxw4uROgzeGvrlq0nkiqJ42fs5cJAME3hs8DGtVv-CF/s400/Infiniti-FX30d-S-2011-widescreen-01.jpg" style="cursor: pointer; display: block; height: 250px; margin: 0px auto 10px; text-align: center; width: 400px;" /></a><br />
<br />Infiniti FX30d s, her şeyiyle çok özel bir otomobil. Lüksün ve prestijin bilinen tanımlarının ötesinde yeni ve özgün bir yorum olarak karşımıza çıkıyor. Aynı segmentte, Lüks ve prestijle özdeşleşen Porsche, BMW, Mercedes ve Audi gibi markaların bilinen ve kabul görmüş modelleri Infiniti FX serisinin en büyük ve güçlü rakipleri. Fakat Infiniti hem marka hem de model gamı olarak kendisini bu iki kavramın çok daha ötesinde bir yere konumlandırıyor. Lüks ve prestij gibi erişilmesi zor, tüketici motivasyonun en üst kademesini temsil eden bu iki kavramı ilham, cesaret ve özgünlüğün gücü ile harmanlıyor. Pazardaki mevcut marka ve modellerin bu kavramları sıradanlaştırdığını ve kendini özel hissetmek isteyen kişileri tatmin etmediğini gören infiniti ilham veren, cesur tasarımlar sunarak, marka vaadini lüks ve prestijin üstünde daha özel bir yere konumladırıyor. <br />
Her şeyin giderek bir birine benzediği günümüzde sürüren ayrılmak, kendimizi ifade etmek ve tarzımızı ortaya koymak otomobil satın alırken en büyük motivasyonumuz fakat bir çok marka binlerce farklı modeli bu motivasyonu güdüleyecek heyacanı maalesef yaratmıyor. Herkeste olan bir şey size kendinizi özel hissetirmiyor. Bugün caddelerde sıklıkla gördüğünüz, başınızı her çevirdiğinizde karşınızda çıkan pahalı otomobiller gittikçe bir birine benzemeye ve otomobill severler üzerindeki etkilerini yitirmeye başlıyorlar. Maalesef günümüzde sadece küçük ve orta sınıf da değil hemen her segmentte, özellikle de lüks segmentte otomobil markaları bu problemle karşı karşıya kalıyor. Aslında yaşanılan problemin kaynağında yine tüketici var. Tüketici bu problemi yaşıyor. Otomobili kullanan kişi kendini özel, farklı ve ilgi çekici hissetmiyor. Daha da önemlisi kendisini ifade edemediğini düşünüyor. İşte tam burada markaların sınavı başlıyor. Sadece özgün ve samimi bir hikayesi olan markalar kazanıyor. Hedef kitlesinin beklentilerini anlayan, onların içgörülerini okuyabilen markalar yeni bir şeyler yaratıyor ve başarılı oluyor.<br />
<br />
Infiniti markası bu gerçeği kavramış, aslında kavramanında ötesinde bir marka felfesi olarak benimsemiş nadir markalardan birisi. İnsanın içini titreten göz alıcı tasarımının ardında güçlü bir Japon kültürü yatıyor. Marka, gelenekseli modernizme, sanatı işlevsele taşıyan bir yaratıcının, sadece bir teknoloji ürünü olan otomobili bir tasarım objesine nasıl dönüştürdüğüne tanıklık ediyor. <br />
Bir geyşanın en seksi yeri kabul edilen ensesinin bir otomobilin koltuk tasarımına dönüşmesi....<br />
Japon savaşçı samuraylarının yandan gelen kılıç darbelerini hissedebilmek üzere arkaya doğru uzanan koruyucu maskelerindeki göz hattının bir otomobilin farında canlanması... Japon baharının puslu gri havasında açan kiraz çiçeklerinin, bir arabanın deri koltuklarında yeniden renk bulması... <br />
Tüm bu fark yaratan unsurlar Infiniti markasının 5 duyuya hitap etmesini ve kullanıcısını tatmin etmesini sağlıyor. Marka, ilham veren cesur tasarımları ile lüks ve prestiji yeniden ve kişiye özel yorumluyor.<br />
<br />
CarBrandTest'in ilk konuğu Infiniti FX30, bir otomobilin ne kadar cesur ve ilham verici olabileceğini göstermesi açısından daha ilk saniyelerde bizi heyecanlandırmayı becerdi. Yarattığı gizem, tasarımın sınırlarını zorlayan çizgiler ve güçlü bakışlar size daha ilk anda farklı bir dünyaya ayak attığınız hissettirecek kadar güçlü bir yoruma sahip. Markanın tasarım ve değer felsefesi aracın her santimetre karesinde hissedilebiliyorsunıuz. Otomobil daha ilk anda kullanıcısına farklı bir deneyim yaşatacağını bakışlarıyla garanti ediyor. <br />
<br />
CarBrandTest kapsamında Infiniti FX30d 'yi 10 gün boyunca, onu hissederek, yaşayarak, paylaşarak deneyimleme fırsatı bulduk. Aracın performansı, teknolojisi gibi teknik özellikleri yerine bize yaşattığı deneyimi, duygusal beklentilerimizi karşılayıp karşılamadığını, egolarımızı ve hatta nefsimizi nasıl etkilediğini ortaya çıkarmaya çalıştık. <br />
<br />
CarBrandTest sonucunda, biri birinden farklı beklentilere ve yaşam deneyimlerine sahip, alanında farklı ve yaratıcı işlere imza atan sanatçı, gazeteci, iş adamı ve profesyonel yöneticilerden oluşan 7 ilham sahibi kişi10 gün boyunca Infiniti FX30d'yi deneyimleyerek görüşlerini ve araçla ilgili hislerini bizimle paylaştı. <br />
<br />
Markanın tasarım felsefesinin kullanıcı üzerinde yarattığı güçlü etki ve sürücü ile girdiği ilişkinin, tüm katılımcılar tarafından ortak kelimelerle ifade edilmesi, markanın taşıdığı değerleri somutlaştırmak açısından oldukça dikkat çekiciydi. Hemen her kullanıcı otomobilin üstün tasarım unsurlarına, tasarımın yarattığı farklılığa ve kendini özel hissetirme duygusuna vurgu yaparak, markanın bu konudaki iddiasını gözler önüne serdi. <br />
<br />
Markanın yaşattığı benzersiz sürüş deneyimi yanında en çok dikkat çeken yönü de, kendine özgü cesur tasarımı ile hem kullanıcısı ve hem de insanlar üzerinde yarattığı farklılık etkisi oldu. Yollarda görmeye çok alışık olduğumuz, Audi Q7, Mercedes ML, Range Rover gibi markaların arasından cesur hatları ile sıyrılan Infiniti FX, kullanıcısını çok daha fazla motive eden, cesaretlendiren ve özel hissettiren bir tasarıma sahip. <br />
<br />
Kendinizi neden özel hissdiyorsunuz diye sorduğumuzda, kullanıcılarımızın ortak cevabı oldukça ilginçdi. Audi, Range Rover gibi diğer markaların sürücülerinin Infiniti üzerinde yoğunlaşan kıskanç ve meraklı bakışları, kullanıcılarımızın dikkatini en çok çeken deneyimlerden biri olmuş. <br />
Infiniti markasını bilinen ve kabul görmüş premium markalardan ayıran bir diğer unsur ise, Infiniti markasının ülkemizdeki marka bilinirliği olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye'de henüz bir buçuk yıllık bir geçmişe sahip olması, rakipleri ile kıyaslandığında yollarda çok daha az görünmesi markanın daha gizemli ve özel algılanmasına yol açıyor. Bu gizem ve özgünlük, güçlü ve farklı tasarımla birleşince Infiniti doğal olarak çok bulunan ve bilinen markalara karşı avantaj sağlamış oluyor.<br />
Sürüden ayrılmak ve kendini özel hissetmek,bu otomobilin sağladığı en büyük duygusal faydalardan biri olsa gerek. Çünkü hemen her kullanıcı bu görüşü öncelikli olarak dile getirdi. Bu algının oluşmasında kişisel beklentilerin ve dış unsurların etkileri yanında, aracın yaşattığı fiziki deneyiminde katkısı büyük. Marka kişiliği, kimliği ve duygusal değerler açısından tüm vaad ettiklerini ve beklentileri karşılayan araç, fiziki olarak da 5 duyuya hitap ederek kullanıcısını şımartıyor. Aracın hiç de küçümsenemeyecek performansı doğal olarak kendinizi özel, erişilmez ve güçlü hissetmenizi sağlıyor. Otomobilin iç ambiyansı, kullanılan malzemelerin kalitesi ve kişiye özel tasarlanabiliyor olması kendinizi özel hissetmeniz için yetiyorda artıyor bile. <br />
<br />
Infiniti FX serisi, markanın felsefesini, yaşattığı eşsiz sürüş özellikleri, özgün ve güçlü tasarımı ile birleştirerek kullanıcısına farklı bir deneyim yaşatmayı vaad ediyor. Premium segmentte kullanıcıların beklentilerini çok iyi anlayan marka, hedef kitlesinin hayal dünyası ile yarışan marka yönetim anlayışı ile fark yaratan bir marka olduğunun altını çiziyor...<br />
Kendi keşiflerinin peşinden giden, yaratıcı ve fark yaratan bir kişiliğe sahipseniz Infiniti FX tam size göre...<br />
<br />
MARKA KİŞİLİGİ : SOFİSTİKE, FARK YARATMAYI SEVEN, YARATICI, STİL SAHİBİ<br /><br />MARKA
İMAJI : 5<br />İNOVASYON ve YARATICILIK: 4<br />TASARIM: 5<br />SOSYAL STATÜ VE
PRESTİJ: 5<br />KİŞİSELLEŞTİRME : 4<br />FARK YARATMA VE DİKKAT ÇEKİCİLİK:
5<br />ÇEVRE-TOPLUMSAL DUYARLILIK VE SORUMLULUK : 3 <br />
</div>
Serdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4030412499687016125.post-49798945615662456772011-02-24T05:17:00.000-08:002011-02-24T05:31:31.628-08:00CYGNET<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVtJZxP6xP00yvSoTt9YL9jFABxayym_b3_A6TQ38F3Vxb9qLQt2Ud5k1vEIG5rjDUt5Ju7qWXLFpEKQXHPWz8Z7YcJtlBDrlcq6hDACeN95A5TXWYv2yqDcMqf-E0pBqssqLONR4jNj07/s1600/cygnet-china.jpg"><img style="TEXT-ALIGN: center; MARGIN: 0px auto 10px; WIDTH: 400px; DISPLAY: block; HEIGHT: 300px; CURSOR: hand" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5577248144707585410" border="0" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVtJZxP6xP00yvSoTt9YL9jFABxayym_b3_A6TQ38F3Vxb9qLQt2Ud5k1vEIG5rjDUt5Ju7qWXLFpEKQXHPWz8Z7YcJtlBDrlcq6hDACeN95A5TXWYv2yqDcMqf-E0pBqssqLONR4jNj07/s400/cygnet-china.jpg" /></a><br /><div>Otomobil satın alma kararlarında referans grupları, kültür, sosyal sınıf, roller ve statüler, kişilik, yaşam biçimi gibi faktörler oldukça etkili. Bu faktörlerin kesişim noktasında ise marka bulunuyor. Marka imajı ve markanın vaadettiği değerler otomobil satın alma kararında tüketiciler için en önemli kriterlerin başında geliyor. Bu da otomobil üreticilerinin hemen her markanın sahip olacağı somut ürün özellikleri yerine tasarım, kişiselleştirme, pretij, imaj vs. gibi soyut alanlar yanında marka değerleri ve imajı üzerine yoğunlaşmalarına neden oluyor.<br /><br />Şu an Pazar oldukça ilginç bir rekabete tanıklık ediyor. 10 yıl önce hayal dahi edilemeyen yeni segmentler ve segment dışı modeller markaların ürün yelpazelerine dahil olmaya başladı. Luks, spor ya da egzotik marka kimlikleriyle özdeşleşmiş, hatta içinde bulunduğu kategoride akla ilk gelen markalar teker teker farkli alanlara, farklı segmentlere yönelmeye başladılar. Tüm bu gelişmeler, kişisel ve duygusal tatminin ön planda olduğu, özgün tasarım ve akıllı teknolojilerin önem kazandığı yeni bir pazar yarattı ve bu değişim tüketicilerin otomobillere olan ilgisini ve yaşam tarzlarındaki ağırlığını daha da artırdı. Şehir insanları seçimleri ile kendilerini ifade etmeyi çok seviyorlar ve otomobiller bunun için biçilmiş kaftan; yaşam tarzlarınını, rafine zevklerini, farklı beklentilerini ve kimliklerini ortaya koymak için en iyi araç. Ve otomobil markaları, istedikleri bu motivasyonu ve duygusal faydayi onlara tam anlamıyla eksiksiz olarak veriyor. Farklılaşma ve sıradanlıktan kurtulma güdüsü hayal gücüyle birleşince ortaya radikal kararlar ve yepyeni modeller çıkıyor. On yıl sonra bu dinamiklerle seyreden pazar ve markaların radikal kararları daha net göreceğiz ama şu an herkes durumundan memnun gözüküyor. Otomobillere meraklı bir marka uzmanı olarak, yaşanan bu gelişimi çok ilgiyle ve zevkle takip ediyorum. Porsche Cayenne, BMW X6, Hyundai Genesis, Citroen Ds3, Mini Countryman, Range Rover Evoqe bana inanılmaz heyecan veriyor. Premium markaların alt segmentlere veya daha ucuz modellere yönelmesinin, markaların ana değerleri üzerinde bir risk yaratacağını düşünmemek elde değil, fakat şu ana kadar premium markaların yarattığı yeni alt segment otomobillerin böyle olumsuz bir tabloya yol açacak kusurlar ve yanlışlar içermediğini, aksine çok başarılı olduklarını düşünüyorum. Porsche, Range Rover, Audi gibi markalar yarattıkları alt segment modellerle bu alandaki cesaretlerini başarıyla taçlandırmış markalar olarak dikkat çekiyor. Ama az öncede belirttiğim gibi bir on yıl sonra bu model açılımlarının markalara ne kattığını ya da onlardan neler götürdüğünü daha net ölçümleyebileceğiz.<br /><br />BMW, Mercedes ya da Audi gibi markalar, Lüksle de özdeşleşen üst sınıf marka algılarına rağmen son 10 yıldır A ve B gibi segmentlerde modeller üreterek ciddi satış rakamlarına ulaştılar. İletişim, teknoloji, kalite algısı ve tasarımın itici gücüyle de markalarını devamlı beslediler, Şu an hem markaların açıklamaları, hem satış rakamları, hem de her segmentten kullanıcıların araştırma sonuçlarına yansımış düşünceleri ortada çok büyük bir yanlışın olmadığını hatta cesaret verici bir başarı olduğunu gösteriyor. Bende aynı düşünceyi paylaşıyorum. Fakat bir üst marka gurubuna çıktığımızda aynı şeyleri bu kadar açıklıkla söyleyebilecek miyiz, ya da bu kadar net pozitif sonuçlar alacakmıyız emin değilim. Çok başarılı bulmakla birlikte, Prosche’nin Cayenne modelinin Porsche genlerine çok uygun olmadığını düşünüyorum. Araştırma sonuçlarına baktığımızda ya da internet forumlarına şöyle bir göz attığımızda Markan’nın fanlarının da bu durumdan pek haz etmediğini açıkca görebiliyoruz. 2001 senesinde masaya Porsche anahtari koyan bir kişi’nin karşısında yarattığı etki ile bugün aynı anahtarı masaya koyan kişinin karşısındaki kişide yarattığı etki aynı mıdır kestiremiyorum... Bir ingiliz spor otomobil klasiği olan Aston Martin içinde aynı şeyleri söyleyebiliriz. “Güç, güzellik ve ruh” kelimeleri ile kendini niş bir anlayışın ürünü olarak konumlandıran ve mottosunda bundan önce olduğu gibi bundan sonrada daima “özel” kalacağının altını çizen marka radikal bir kararla A segmentinde araç üretmeye başladı. Aston ruhundan ilham alan, tasarım ve kalite detayları ile minicik bir Aston Martin: Cygnet. Evian marka suyla duş alan, swarovksi taşlarla bezenmiş 200bin dolarlık langırt masasında futbol zevkini tatmin eden mutlu azınlığın dar şehir sokaklarında otomobil kullanma fantazisini tatmin etmek için bu aracı üreten Aston Martin, bu aracı satın alan kişilerin acaba ne kadar Aston Martin ruhunu temsil edip etmeyeceğini hesaba katmış mıdır? bilemiyorum. Sonuçta markalara değer kata biraz da onları kullanan ve onlara sahip olan fanatikleri değil midir? Bu kitleyi ve bu kitlenin sahip olduğu imaj değerlerini kaybederseniz, markanız da bir şeyler kaybetmez mi? Bu soruların cevapları için bakalım ne kadar bekleyeceğiz. Artan satışlar ve düşen marka değerleri arasındaki oran yeni modellerinde kaderini belirleyecek.<br /><br />Otomotiv dünyasındaki bu yeni arayışların özelliklede lüks ve spor segmente yaşanan gelişmelerinden nedenlerinden biriside yeni ve butik markaların rekabete dahil olması. Butik markaların kişiselleştirmeye uygun, yüksek performanslı, özel üretim otomobilleri mevcut büyük markalarında farklı deneyler yapmasına, yeni konseptler geliştirmesine ve farklı ürünler ortaya koymasına neden oldu. Tesla’nın tamamen elektirikli otomobil üreterek ciddi bilinirlik ve satış rakamları yakalaması, Wiesmann, Artega gibi butik markaların niş otomobil pazarında yarattığı etki ve yakaladıkları satış rakamları ile katalog markalarını rahatsız etmeye başlaması, mevcut üst sınıf markaları farklı değerler yaratmaya mecbur kıldı. </div>Serdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-4030412499687016125.post-85642401894255115412011-01-03T02:54:00.000-08:002011-01-03T03:02:10.369-08:00HAMIR KABİLESİ THY FANATİGİ Mİ?<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixCUdOKdUotPznRkLw-7rExCH_ONC7hyphenhyphenq2lRHzOIvKnt1In-J8IgKurENN-ggtvxfhxRbyVURRsQ1EqhcJRivl7_opK_jk1iML54RhXjpYJ9VqyhYm_Auhu2UTERtVDrNngVyUD4solKl3/s1600/HAMIR+KABILESI+THY.JPG"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5557912143053037314" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 240px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixCUdOKdUotPznRkLw-7rExCH_ONC7hyphenhyphenq2lRHzOIvKnt1In-J8IgKurENN-ggtvxfhxRbyVURRsQ1EqhcJRivl7_opK_jk1iML54RhXjpYJ9VqyhYm_Auhu2UTERtVDrNngVyUD4solKl3/s320/HAMIR+KABILESI+THY.JPG" border="0" /></a><br /><div>Cekilen fotoraf Addis Ababa'ya 1000 km mesavede Oma vadisi denen bir bolgede (Kenya, Ethopya ve Sudan sirini icine alan kisim ) Hamirlar olarak taninan kabilenin pazar yerinde cekilmistir. Hamirlar Ethopya'da yasayan 80 kabileden biridir. Kabilenin yasam alaninda hic bir sekilde teknoliji kulanilmaktadir.Elektirik Telefon gibi tamamiyla dogal bir sekilde yasamlarini devam etirmektedirler.Tamamen tesaduf eseri bolgeye giden turislerin cantalarina asmis olduklari Turk Hava Yollari bagaj etiketini cok begenmesinden dolayi alip kulana kupe yapmasindan ibarettir.</div>Serdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4030412499687016125.post-49085352659111811522010-12-09T02:42:00.000-08:002010-12-09T02:46:24.258-08:00Otomotiv sektörü yaratıcılığın sınırlarını zorluyor.<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9KZsscT9Y_7uIsMjshR8zTzwck_RTUre8Q_KDCsSXVvqVLK2ynOuJEnLz3q7LUVQLdjGBZAhKO4g4HrPr6s0LdcPJvI4i05PCzpBCTAZf1ryw4NgEvCLV0zXn87o980cXyy8z6PmU0tdC/s1600/3446369226-e1c800f24e.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5548632061211612946" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 314px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9KZsscT9Y_7uIsMjshR8zTzwck_RTUre8Q_KDCsSXVvqVLK2ynOuJEnLz3q7LUVQLdjGBZAhKO4g4HrPr6s0LdcPJvI4i05PCzpBCTAZf1ryw4NgEvCLV0zXn87o980cXyy8z6PmU0tdC/s320/3446369226-e1c800f24e.jpg" border="0" /></a><br /><div>Dünyaya inen Bumblebee olmak istediği, taşımak istediği, ben diyebileceği bir imaj, kimlik ve kişiliğini yansıtan bir yüz icin efsanevi Chevrolet Camaro' yu seçti. Güçlü ama sıcak, sert ama sempatik, sıradanlıktan uzak yaratıcı karakteri Camaro'nun sert çizgileri, sempatik sarı rengi ve sonsuz bakışlarında can buldu. Aynı saatlerde iki blok ötede içi nefretle dolu, acımasız Barricade kişiliğini hem santimetre karesinde hissettiren siyah rengi, kendinden emin ağır adımları ve karakterini ele veren vahşi çizgileri ile bir Ford Mastang saleen S281 olarak vücut buldu. Hikayenin sonrasını bir çoğunuz biliyorsunuz... Transformers'i benim icin ilginç kılan şeylerin başında kişilik ve karakterleri renginden, yüzünden, sesinden belli olan, her biri transform olduğu markanın kimliği ve kişiliği ile içe geçmiş Autobot'lar oldu. eger ford musteng bir kisi olsaydi aynene Barricade gibi olurdu. sari chevroleti secen bumble bee aslında Camaro’nun o sert bakışının ardındaki ruhu yansıtıyordu. markalar, markaların hikayeleri, tasarımcıların metale hayat ve kimlik kazandıran çizgileri, ruh halini yansıtan renkleri ile otomobiller Bumblebee ve Barricade kadar bizler içinde en onemli, en pahalı ve artık bir o kadar da zor secimlerin basinda geliyor.Şu an dünya üzerinde özel uretimleri saymazsak 70 kadar markanin sundugu 2000'in farkli model arasinda secim yapmak zorunda oldugumuz kocaman bir pazardayız. ayrıca donanımından teknik özelliklerine, renginden sesine kadar sonsuz kişiselleştirme seçeneği sunan sınırsız tuning dünyasıda cabasi. Türkiye'de de bu seçeneklerin hemen her birine ulaşmak mümkün. Bir zamanlar cok da eski degil, 90'larda hayalimizi süsleyen ve erişilebilen otomobil markasi 10'u geçmiyordu. 1993'de cikan Doğan'ın lüks modeli SL icin parasını peşin verdiğimiz ve 8 ay sıra beklediğimiz günleri unutamıyorum. İşin en ilginci ise o dandik Doğan SL'nin şu an her sene degiştirdiğimiz, bize tasarımı, teknolojisi, segmenti ile farkli deneyimler yaşatan bir çok markadan daha büyük tatmin ve haz yaşattığını, heyecan ve zevk verdigini anlatmama gerek yok. Ben yaşayamadım ama bir zamanlarin efsanesi Türkiye'nin en iyi yerli arabası slogonı ile satılan ford taunus'a sahip olmanin verdigi haz, renault 11 flash'ın bakisları ve kendine esir eden hatcbak arka tasarimi, tempranin bir anda tüm beklentileri alt üsteden kalkık arka tasarimi ve otomatik camı lüks olmaktan çıkaran radikal donamım özellikleri, markasıyla degil lakabıyla cagirdigimiz kaplumbaganin ruhlarımızda biraktigi izleri, heyecanlari anlatmaya gerek yok. otomobillerle geçirdiğimiz en güzel günlerdi.<br /><br />Daha eskilere gitmek de mümkün; bir dönem zenginliğin sembolü büyük, güçlü Amerikan arabalarına sahip olmaktı. 60'larda Almanya'ya giden Türkler Mercedes efsanesini memlekete getirdi. Özal'la birlikte başlayan değişim, bir çok Avrupalı markanın Türkiye'ye girmesi, japon ve Güney Kore'li markaların tüm dünyayla birlikte Türkiye'de de rekabete dahil olması otomotiv sektöründe dinamik bir rekabeti ve pazarlama karmasında daha yaratıcı ve aktif bir kurguyu zorunlu kıldı.<br /><br />Çok geriye gitmeden 1970-80-90'lardaki pazar şartlarına baktığımızda karşımıza şöyle bir manzara çıkıyor: özellikle satış önermeleri, pazarlama stratejileri ve marka konumlandırmaları ile satın alma davranışını ektileyen faktörlerle baktığımızda markaların daha çok rasyonel mesajlara yoğunlaştığını gözlemliyoruz. Bu dönem yaşanan rekabetin hemen her pazarda su yüzüne çıktığı, otomobil teknolojisi ve marka konumlaması açısından üreticilerin karşılıklı gardlarını aldıkları çok özel bir döneme karşılık geliyor. güvenlik, konfor, hayatı kolaylaştıran teknolojiler, performans, yakıt tüketimi gibi satın alma kararlarını en çok etkileyen unsurlar üzerinde yaşanan rekabet, çok noktalı emniyet kemerinden airbag'a, otomatik camdan abs,esp'ye kadar bir çok yeniliğe sahne oldu. Teknoloji ve diğer rasyonel ürün özelliklerinin tüm üreticiler tarafından kolaylıkla üretim bantlarına adapte edilmesi, küreselleşen, kolay girilen ve hızla genişletilebilen yepyeni pazarlar büyük üretim ve satış rakamlarını beraberinde getirsede artan maliyetler ve rekabet markaların yatırım alanlarında ve pazarlama stratejilerinde değişikliğe gitmelerine yol açmaya başladı. Satın almak için çok büyük rakamların ödendiği, büyük fedakarlıklar ve zor kararların söz konusu oldugu otomobil satın alma sürecinde rasyonel ürün özellikleri her zaman en büyük belirleyici olmakla birlikte 80-90'larla birlikte duygusal ve kişisel faydalar hem ürün özelliklerinde hem de pazarlama karmasında ve reklam mesajlarında yerini daha çok almaya başladı.<br /><br />Tüketiciler açısından baktığımızda otomobil sahibi olmak büyük bir kesim için Türkiye’de hala bir mit. Bütçesel olarak çok büyük bir satın alma ve önemli bir tercih meselesi. Ama daha da önemlisi bir sosyal sınıf ve statü meselesi, bir prestij göstergesi. Bu sosyo kültürel olgu, rasyonel kriterler yanında tüketici satın alma kararları ile ilgili farklı içgörülerin ve duygusal kararların Türkiye’de çok etkili olduğunun bir göstergesi. Otomobil satın alma kadarlarında referans grupları, kültür, sosyal sınıf, roller ve statüler, kişilik, yaşam biçimi gibi faktörler oldukça etkili. Bu faktörlerin kesişim noktasında ise marka bulunuyor. Marka imajı ve markanın vaadettiği değerler otomobil satın alma kararında tüketiciler için en önemli kriterlerin başında geliyor. Bu da otomobil üreticilerinin artık taklit etmeye değmeyecek kadar bir birine yakın olan ürün özellikleri yerine tasarım, kişiselleştirme, pretij, imaj vs. gibi soyut alanlar yanında marka değerleri ve imajı üzerine yoğunlaşmalarına neden olmaya başladı.<br /><br />Şu an bir çok otomobil markası pazarlama stratejileri ve reklam mesajlarını bu temeller üzerine kuruyor. Son ekonomik kriz ve paralelinde kapanma noktasına gelen fabrikalar, satışlarda %50ye varan düşüşler ve bunun bir yansıması olarak son iki yılda özellikle marka değerinde %30 varan ciddi düşüşler sektörü olumsuz etkilesede marka değeri üzerinden bir satın alma güdüsünün artan baskısı markaların bu alandaki yatırımlara odaklanmalarına neden oldu. Tasarım ve sınırsıza yakın kişiselleştirme opsiyonları yeni döneme damgasını vuran en büyük iki parametre haline geldi. Son dönemde sektörde en çok konuşulan konular ve trendlerin başında artık tasarım ve tasarımcıların geliyor. Chris Bangle, Murat Günak, Walter de’Silva, Frank Stephenson gibi tasarımcıların yeni tasarım denemeleri, transfeleri sadece sektör içinde değil genel basın ve doğal olarak tüketiciler tarafından da Takip edilmeye başlandı. 10 yıl önce hayal dahi edilemeyen yeni segmentlerin ürün yelpazesine dahil olması, kişisel ve duygusal tatminin ön planda olduğu tasarım detaylar ve teknolojiler tüketicilerin otomobillere olan ilgisini ve yaşam tarzlarındaki ağırlığını daha da artırdı. Bu gelişmelerin paralelinde otomobil üreticilerin sadece reklamla sınırlı olmayan üretim felsefesi ve marka konumlandırmasına yansıyan farklılaşma stratejileri yeni markaların rekabete dahil olmasına, mevcut büyük markalarında farklı deneyler ve ürünler ortaya koymasına neden oldu. Tesla’nın tamamen elektirikli otomobil üreterek ciddi bilinirlik ve satış rakamları yakalaması, Wiseeman, artega gibi özel üreticilerin spor otomobil niş otomobil pazarında yakaladığı satış rakamları ile katalog markalarını rahatsız etmeye başlaması sektörde markaları farklı değerler yaratmaya mecbur kıldı.</div>Serdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4030412499687016125.post-12865670909525523112010-12-09T02:24:00.000-08:002010-12-09T02:38:07.868-08:00DÜNYANIN EN KARLI DİNİ : FUTBOL<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpp-bJAtgcUPu4GJDPxsQH7tOs3IOgsakPApM4PtJiKsXjVz4AH9H2iMusaHWt7sYTOZxxWvYrMvo-SSonpuXG-_MeYNGY-W3guLDjcRAe-KWXi8P4I54SuEgRIfW_lav_mEDWyYYVGT1C/s1600/fc-barcelona-camp-nou1280.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5548629818231933570" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 320px; CURSOR: hand; HEIGHT: 256px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpp-bJAtgcUPu4GJDPxsQH7tOs3IOgsakPApM4PtJiKsXjVz4AH9H2iMusaHWt7sYTOZxxWvYrMvo-SSonpuXG-_MeYNGY-W3guLDjcRAe-KWXi8P4I54SuEgRIfW_lav_mEDWyYYVGT1C/s320/fc-barcelona-camp-nou1280.jpg" border="0" /></a><br /><div>Bugün marka ve pazarlama kavramları hemen her alanda hayatımızın içinde. Bir mesajın veya değerin karşı tarafa aktarımı artık eskisi gibi kolay değil. Hemen her alanda rekabet var. Farklılaşmak, rekabetten sıyrımak çok daha yaratıcı olmayı, çok daha stratejik düşünmeyi de zorunlu kılıyor. Farklılaşma ve markalaşma sadece ticari pazarlamada değil kişilerin ve ülkerin pazarlamasında, siyasette, sporda, hatta dinde bile, kaçınılmaz bir gereklilik haline geldi. Rakipler hemen her alanda büyük bir mücadele içerisindeler. Dünya ekonomisi içinde yaratılan her değer büyük bir rekabeti de beraberinde getiriyor.Bu Rekabet alanlari içerisinde oluşan yeni katmanlar, yeni pazarlar ve hedef kitleler rekabeti daha da artırıyor ve bu da farklılaşma ve markalaşmayı daha da zorunlu hale getiriyor. Bu gerçekliğin tüm boyutlari ile yaşandığı, büyük bir rekabetin yaşandığı, en büyük ekonomik değer alanlarından birisi de spor endüstirisi.Spor endüstrisinin büyüklüğünü göstemesi açısından bazı rakamları paylaşmanın yerinde oluğunu düşünüyorum: Bugün dünya nüfusunun %70i bir şekilde bir sporla ilgileniyor. Geçtiğimiz yıl bir spor müsabakasını yerinde izleyenlerin dünya nüfusuna oranı %24. Örnek vermek gerekirse geçen yıllarda olimpiyatları izleyenlerin sayısı 2 milyar, dünya futbol kupasını takip edenlerin sayısı ile 1,5 milyar kişi. AB ülkelerinde aktif olarak spor yapanların sayısı %45, bu rakam uzak doğuda %70’lere kadar çıkıyor. Spor yapanların en büyük motivasyonları ise %78 oranında “ruh ve beden” sağlıklarını korumak gözüküyor. Yani insanların hayatında spor bir dine inanmak, yemek, içmek, çalışmak kadar önemli bir yer işgal ediyor. Spor endüstirisine gelince, buradaki rakamlarda spora olan yaklaşımın büyüklüğünü göstermek açısından oldukça ilginç: spor endüstirisinin topla yarattığı ekonomik değer yaklaşık 500 milyar USD. Bunun yarısını ise bilet, sponsorluk, reklam, TV gelirleri oluşturuyor. Takip ettikleri takımları yerinde izlemek için gidenlerin yarattığı ekonomi ise bu rakamın yaklaşık 40 milyar USD’ını oluşturuyor. Sporu bir iletişim kanalı olarak kullanan sponsorların yarattığı değer ise 2008 itibariyle yıllık 31 milyar USD.Spor endüstirisinde kuşkusuz en büyük değeri yaratan ve en büyük seyirci kitlesine sahip spor dalı ise futbol. Futbol sadece ekonomik değeri ve yarattığı rating ile değil, kitleler ve markalar üzerinde oluşturduğu duygusal etkinin büyüklüğü ile de farklılaşıyor ve ayrışıyor. Yapılan anketler ve araştırmalarda insanlar: futbolu ve takımlarını bir din, takımlarının yıldız oyuncularını ise birer ilah olarak tanımlıyor. Sadakat, tutku, aidiyet... futbolun yaşattığı en büyük temel duygusal ihtiyaçlar olarak dikkat çekiyor. Bu nokta da futbol sadece yarattığı ekonomik değer ile değil yaşattığı duygusal deneyimler, tatminler ve sosyal ihtiyaçlar ile hayatımızda din kadar önemli bir yer teşkil ediyor. Bu gerçeği keşfeden kulüpler, yarattıkları ekonomi ve kitleler üzerinde oluşturdukları bu inanılmaz etkiyi, artan rekabetinde etkisi ile çok daha stratejik, çok daha pazarlama eksenli bir anlayışla ele almaya ve yönetmeye başladılar. Özellikle 60’lardan sonra Futbol endüstirisinde yaratılan ekonomik değerinde etkisi ile başlayan süreç 90’lardan sonra kulüplerin kurumsallaşmaya, şirketleşmeye ve son yıllarda da markalaşmaya başlamasıyla çok daha profesyonel bir bakış açısına sahip olmasını sağladı.Futbolun özellikle Avrupa’ da ulaştığı ekonomik hacim ve yarattığı marka değeri bu gelişimi göstermesi açısından dikkat çekici. Futbol endüstirinin yaklaşık değeri 2008 itibariyle 14,6 milyar dolar. Bu rakam içerisinde Ticari bir marka gibi gibi yönetilen, sportif başarıları kadar yarattıkları duygusal değerle farklılaşan İngiliz, İspanyol, İtalyan kulüplerinin payı oldukça yüksek. Manchester United 329 milyon euro’luk marka değeri ile dünyanın en değerli futbol markası. Hemen arkasından 300 milyon euro ile Real Madrid ve 266 milyon euro ile Barcelona geliyor. Futbol kulüpleri borsada işlem gören hisseleri ve ana faaliyet alanlarından elde ettikleri gelirler dışında sponsorluk gelirleri, lisanslı ürün satışları ve yayın haklarının satışı gibi bir çok alanda ticari faaliyet gösteren bir şirket, bir marka gibi yönetiliyor. Bu pazardan pay almak isteyen futbol takımları profesyonel pazarlama yanında marka yatırımları ile de tüketicinin zihninde rakiplerinden ayrışmaya, taraflarının sadakati ve tutkularıyla besledikleri marka değerlerini yükseltmeye ve her yıl ortalama %20 büyüyen bu pazardan daha büyük pay almaya çalışıyorlar. Bu rekabet alanında kulüplerin pazarlama stratejilerine yön veren en önemli kavram ise marka yönetimi. Marka kavramı, bugün, dünyanın en büyük futbol takımları ve futbola yatırım yapan büyük sponsorların bu alanda yarattıkları katma değerin en önemli ortak paydası. Futbol takımları marka değerleri, marka popülariteleri ve marka kişilikleri ile rakiplerinden farklılaşıyor, yarattıkları marka algısı ile sponsorluk ve gişe gelirlerine yön veriyorlar. Özelliklede birer futbol markası olarak tanımlayacağımız FC Barcelona gibi kulüpler, yarattıkları ekonomik değer yanında taraftarlarına yaşattıkları duygusal deneyimler, taraftarları üzerinde oluşturdukları duygusal değerlerinde farkındalar… ve bunu çok iyi yönetiyorlar. Örneğin Fc Barcelona çok iyi tanımladığı marka değerlerini sadece kendi konumlandırmasında değil, sponsor seçiminden, taraftar deneyimlerine kadar hemen her alanda bütünleşik bir anlayışla yönetiyor. Takım mükemmeliyeti ve futbol kalitesi üzerine Kurulu somut ve değişmez değerlerini, mutlak başarı, inanç, liderlik, Sosyal duyarlılık ve sorumluluk gibi duygusal değerlerle birleştiren takım, sponsor tercihlerinden, oyuncu transferlerine kadar hemen her yatırımda bu değerlerden yola çıkarak hareket ediyor ve takım ruhunu bu değerler üzerine inşaa ediyor. Acaba bu yaklaşım ve anlayış biz de nasıl? Daha doğrusu mevcut mu? 2007-08 sezonu itibariyle 525 milyon Euro’ya ulaşan hacmi ile Avrupa’nın en değerli 5. Ligi haline gelen Süper Lig’in ve bu değeri yaratan takımlarımızın doğru bir şekilde markalaştığından söz edebilir miyiz? Soruyu daha açık ve herkesin anlayacağı dilden populist bir şekilde şöyle soralım: Türk Futbol'u markalaşabilir mi? Maalesef bu soruya gönül rahatlığı ile evet demek benim için çok zor.BrandFootball marka araştırması, proje olarak masaya geldiğinde çok büyük bir heyecan duydum. Çünkü hemen öncesinde Manchester United ve Barcelona gibi takımların bende yarattığı heyecanı, Türkiye'de de yaşayabileceğim umudu cidden heyecan vericiydi. THY'nin küresel iletişim stratejileri paralelinde sponsorluk anlaşması yaptığı dünyanın en itibarlı ve başarılı futbol kulüpleri Manchester United ve Barcelona ile yaptığımız saatlerce süren onlarca toplantida, takımların hazırladıkları sunumlarda kendilerini birer marka olarak konumlandırmaları, pazarlama odağına markalarını koymaları, bu işe ne kadar profesyonelce yaklaştıklarının bir göstergesi olarak oldukça dikkat çekiciydi. Sunumlarında, marka değerlerini sportif başarılarından çok daha fazla ön plana çıkarıyorlardı. Yarattıkları marka'nın, yaptıkları sponsorluk anlaşmalarından logolu ürün satışlarına, taraftar sayısından tirübün gelirlerine kadar ne kadar büyük alanda kulübe pozitif değer kattığının altını özellikle çiziyorlardı. Sadece Manchester United ve Barcelona değil, bu süreçte ve BrandFootball projesi kapsamında temas kurduğumuz ve tanışma fırsatı yakaladığımız diğer Avrupa takımlarında da manzara bundan daha farklı değildi. Hemen her kulüp Ticari bir değer olarak yarattığı hacmin, içinde bulunduğu rekabetin, potansiyel pazarın, pazarlama ve markalaşmanın bilincinde ve bu gerçekler ışığında hareket eden Profesyonel birer şirket olarak hareket ediyorlardı. Konumlandırmaları, marka stratejileri gayet netdi.BrandFootball araştırması ve Futbol markaları projesi, Türk futbol endüstirisinin mevcut resmini çekip, futbolda markalaşmanın yaratacağı katma değeri ortaya koymak ve bu parallede kulüplerimizin birer marka olarak analizlerini yaparak, Türkiye’deki futbol pazarının hem takımlarımız hem de bu alana yatırım yapan markalar açısından değerini ve hacmini yükseltmeyi, marka odaklı bir yönetim stratejinin futbolumuza kazandırılmasını ve Türk takımlarının birer dünya takımı olması için gerekli marka bilincinin yaratılmasını amaçlıyordu.Federasyondan kulüplere, futbola yatırım yapan markalardan medyaya, bu endüstiye değer katan oyunculardan taraftara kadar geniş bir kitle nezdinde futbolda markalaşmanın ve doğru marka yönetiminin sağlayacağı kazançları göstermek, bu konuda bir bilinç ve kaygı oluşturmak araştırmanın en birincil hedefiydi.…Fakat proje şekillenirken, görüştüğümüz ya da her türlü gayreti göstermemize rağmen bir türlü görüşemediğimiz kurum, kulüp ve futbola iletişim yatırımı yapan markaların konuya olan yaklaşımları, bakış açıları ve bu işi yöneten kişilerin bilgi birikim ve anlayışlarına şahit olmak, Türk futbolunun markalaşması konusunda idealize ettiğimiz dünyanın çok iyimser bir hayaldan başka birşey olmadığını gösterdi. Markalaşma süreci tabii ki sadece bir bilinç düzeyi, anlayış ve bakış açısı işi değil ama bunlar marka yönetim sürecininde bir marka yönetim organizasyonunun olmazsa olmazlarının başında gelen en önemli gerekliliklerden sadece bir kaçı.Futbolun evrensel değişim ve gelişiminin paralelinde oluşan rekabette, kulüplerimizin, değişen seyirci profili ve taraftar davranış kalıplarına uyum sağlaması, gelir kaynaklarının yapısındaki değişime ayak uydurması ve sportiflikten öte birer eko-sport örgütlenmeye dönüşmesi ve markalaşması için Türk futbolunun ticari bir marka gibi yönetilmesi gerekiyor. Umarım bu yönetim anlayışı ve bilinç düzeyi en kısa sürede futbolumuza ve iş dünyamıza hakim olur.</div>Serdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4030412499687016125.post-6861234415104016342010-07-16T02:06:00.000-07:002010-07-16T02:08:57.276-07:00BEN TÜRKİYE'Yİ PAZARLIYORUM 2<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIhzySh6_KqFVGqHEeb_wCZuktxhAcYvUhtX8xu77B9MDaGI7fgiYHS5EYd71cpgKFuAwEbHiptvH2D_7xArZXaO8Z08ZxIa8pF9JAU4nrwGt3HgAhDwTUb7MsCyWQ-2A7QO6z1tUJ1YZc/s1600/tayyip-erdogan.jpg"><img id="BLOGGER_PHOTO_ID_5494428122086635394" style="FLOAT: left; MARGIN: 0px 10px 10px 0px; WIDTH: 232px; CURSOR: hand; HEIGHT: 320px" alt="" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIhzySh6_KqFVGqHEeb_wCZuktxhAcYvUhtX8xu77B9MDaGI7fgiYHS5EYd71cpgKFuAwEbHiptvH2D_7xArZXaO8Z08ZxIa8pF9JAU4nrwGt3HgAhDwTUb7MsCyWQ-2A7QO6z1tUJ1YZc/s320/tayyip-erdogan.jpg" border="0" /></a><br /><div>2005 yılında Recep Tayyip Erdoğan’ın sarfettiği bu sözler başına ciddi dert açmıştı. Birçok ensesi kalın köşe yazarından ve muhalefetten ciddi tepkiler aldı. Ülkeyi sattığı, Amerikalılara ve Araplara peşkeş çektiği aylarca tartışıldı. Ertuğrul Özkök ve Serdar Turgut gibi bazı köşe yazarlarımız polemiklere çok basit bir çözümleme ile açıklama getirerek başbakanın arkasında durmaya çalıştılar. Aslında tüm polemiklerin altında yatan gerçek “satış” ve “pazarlama” kelimelerine yüklenen anlamda gizliydi. Başbakanın lafı yanlış anlaşılmıştı. Daha doğrusu herkes anlamak istediği gibi anlamış, pazarlama “satış!” olmuştu. Bugün Türkiye markası için de aynı şeyleri söylemek mümkün. Maalesef Türkiye markası da aynı başbakanı gibi yanlış anlaşılıyor. Bugün Türkiye dendiği zaman herkes farklı bir şey anlıyor, Türkiye’ye ve Türkiye markasına ayrı ayrı anlamlar yüklüyor.Türkiye kim için ne anlam ifade ediyor: Almanlar için raki-şis kebap, İrlandalılar için deniz güneş ve kum, Araplar için iyi bir yatırım merkezi, tam bir kelepir şirket cenneti , perspektifi biraz daha genişletirsek; 35 ülkede ikamet eden 25.000 insanın gözünde ise cahil, tembel, fakir, radikal İslamcı, deli, barbar ve tehlikeli.Bir markanın başına gelebilecek belkide en korkunç şey. Kimlik,kişilik, algı, itibar problemleri , olumsuz her türlü semptom, yanlış teşhis, gecikmiş tedavi...vsGerçekten her şey bu kadar kötü mü? İsterseniz önce durum ne kadar kritik bir bakalım:Anholt’un ilk kez 2005 yılında ülkelerin imajlarını ve itibarını ölçebilmek amacıyla GFK ile birlikte gelirçekleştirdiği Ulus Marka Endeksi (NBI) araştırması, ülkelerin küresel konumdaki durumlarını görmeleri açısından oldukça kapsamlı veriler ortaya koydu. 2005te yapılan bu ilk araştırmanın sonuçları Türkiye için sürpriz olmadı. Yazımın başında bahsettiğim, hepimizin bildiği kimlik ve imaj sorunu böylece bir araştırmaya dayanan rasyonel bir temele oturmuş oldu.Dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki 25 bin kişiye, vatandaşı oldukları ülke dışında siyasi yönetim, ekonomi, ihracat, yatırımlar, kültür, insanlar, turizm, göç ve yatırım kriterlerinde soru yöneltilerek yapılan 2005’teki ilk araştırma sonucunda, Türkiye 11 ülke içinde Rusya’nın altında son sıradaydı. Genel olarak her kategoride düşük not alan Türkiye’nin marka imajı ise ‘flu’ çıkmıştı. 2006 yılına gelindiğinde 35 ülke arasında 34'üncü, 2007 yılında ise 40 ülke arasında 34'üncü sırada yer aldı. 2007 yılı sonuçlarına göre, Türkiye'nin imajında biraz artış gerçekleşti. Ayrıca marka değerinde de ciddi artış söz konusu oldu, 2006 yılında 189 milyar dolarlık marka değerine sahip Türkiye, son listede 306 milyar dolara ulaştı. Tabii ABD'nin 20 trilyon dolar olan marka değeri yanında bu rakam çok da bir anlam ifade etmiyor ama toplam değerlendirme kriterlerine bakıldığında hemen her alanda bir ilerleme ve iyileşme söz konusu. Tabii herşey burada göründüğü kadar da kötü değil, Türkiye’nin iyi olduğu alanlarda söz konusu, Türkiye’nin en yüksek puan aldığı kategori ise turizm. Türkiye; İtalya, Fransa, İspanya ve Brezilya’nın ardından turizm marka sıralamasında 31’nci sırada. 2008 yılı NBI araştırmasına göre ise, Türkiye 50 ülke içinde 36’ncı sırada yer alıyor.Türkiye markası için hiç umut yok mu?Oliviero Toscani Türkiye’nin imajı için “Türkiye’nin imajı bir kaostur, karışıklıktır” diyerek net bir tanım getirirken, <a href="http://www.tumgazeteler.com/haberleri/simon-anholt-turkiye/">Simon Anholt’un bu konudaki yorumu içimizi biraz olsun rahatlatıyor. Anholt, Türkiye</a>`nin neden `en kötü imajlı ülke` olduğunu şu şekilde açıklıyor: Bu durumu tek kelime ile açıklamak mümkün. Cehalet… Diğer ülke halkları Türkiye hakkında akla gelebilecek tüm kötü şeyleri düşünüyor. Türklerin cahil, tembel, fakir, radikal İslamcı, deli, barbar ve tehlikeli olduklarını düşünüyor Türkiye hakkında o kadar az şey biliniyor ki bu da bir boşluk doğuruyor ve bu boşluk tüm bu olumsuzluklar ile dolduruluyor Türkiye`den dünyaya yansıyan haberler hep olumsuz. Ya bombalama eylemi veya kuş gribi gibi Bunlara karşı koyacak pozitif bir imaj yok .Türkiye`nin turizm ve kültürel mirası konusunda herkes iyi düşünüyor ancak insanların kafasında Türkiye turizmi, güzellikleri, tarihi mirası ile bugünkü imajı arasında doğrudan bir bağlantı oluşmuyor.Bir diğer ünlü ülke ve şehir markalama uzmanı Wally Olins ise Türkiye’yi çok iyi tanıdığını hem tatil hem de iş için Türkiye’de çok bulunduğunu ifade ettikten sonra aynı gerçeğin altını çiziyor: “ Türkiye çok ilginç bir örnek; birbirinden farklı bir sürü yüzü var ve herkese farklı bir yönünü gösteriyor. İstanbula bakarsanız başka, Karadeniz’de başka, Doğu Anadoluda bambaşka bir türkiye var. Bir yandan Avrupa’da ama diğer yandan geğil. Avrupa ve AB ile de oldukça kritik bir ilişkisi var. Bunun esasa nedeni, Türkiye’nin gizemi. Avrupa’nın Türkiye’ye karşı, Osmanlı imparatorluğu’ndan kalma, geleneksek bir korkusu var. Ama Türkiye de “NE” olduğunu tam olarak, açık bir şekilde ortaya koymuyor. Turizm ilanları, herkesin ki gibi” Güneş, deniz, kum. Türkiye’ye gelin ve harika zaman geçirin.” Türkiye’nin adını çıkarıp aynı ilana Tayland’dan tutun, Portekiz’e kadar onlarca farklı ülkeyi koyabilirsiniz... Bunlar tamamen zaman kaybı!”Tekrar Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği meşhur Türkiye’yi pazarlıyorum cümlesine dönersek. Bu sözün ve aldığı sert eleştirilerin hemen ardından katıldığı bir konferansta, söylediği sözün mealini açıklayan başbakan tamı tamına Anhold ve Olins’in sözlerini teyyid edercesine aynı net tespitte bulunuyordu. Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi pazarlama konusundaki görüşlerini yineledikten sonra, bunun bilimsel bir gerçeklik olarak anlaşılmasını istedi. ‘Siz yerinizde otururken kimseden başarıların takdir edilmesini bekleyemezsiniz' diyen Erdoğan, topyekûn ülke imajının çok iyi pazarlanması gerektiğini vurguladı. ve ‘İyi bir pazarlama startejisine, marka yönetimine muhakkak ihtiyacınız olacaktır. Aksi takdirde sahip olduğunuz markanın değerini sizden başka kimse anlamaz. Siz yerinizde otururken kimseden ekonomideki başarıların takdir edilmesini bekleyemezsiniz.’ Diyerek ülke imajının, marka değerinin ve başarı mesajlarının yönetilmediği ve iletişiminin doğru yapılmadığı müddetçe hedef kitle tarafından takdir edilmeyeceği ve boşlukların olumsuz algılarla dolacağı gerçeğini bir kere daha paylaşmış oldu.Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları ve probleme getirdiği net çözüm ışığında, Ülke ve şehir markalama konusunda markalaşmış iki uzmanın görüşleri ve teşhislerine baktığımızda, görünen o ki problem çözülemeyecek kadar vahim değil. Özellikle Anholt ve Olins’in görüşü, Türkiye’nin tanınmadığı, net bir konumlandırmaya sahip olmadığı ve iletişim eksikliği üzerine odaklanıyor. Yani iyi bir konumlandırma ve iletişim stratejisi ile çözülebilecek çok da büyük olmayan bir problemden bahsediyorlar. Acaba gerçekten problem bu kadar küçük mü? Ya da tersten soralım: çözüm bu kadar basit mi?Rekabetin hemen her alanda katlanarak devam ettiği pazarlama dünyasında; şirketler, markalar ve ürünler için geçerli tüm kurallar, çatışma alanları, roller, rekabet unsurları ve stratejiler küresel pastadan pay kapma yarışında olan ülkeler ve şehirler için de geçerli kaçınılmaz bir gerçek.Pazarlamada yaşanan hızlı gelişmelerin dışında dünyada da ciddi değişimler yaşandı özellikle son 50 yılda Dünya siyasi haritasında çizgiler yeniden çizildi. Yıkılan rejimler ve kazanılan bağımsızlıklar sonucunda Güney Asya’da, Afrika’da, Ortadoğu’da ve Balkan’larda bir çok yeni ülke dünyaya merhaba dedi. Dünya ekonomisi ve siyaset arenasında kendine yer bulmaya çalışan, kaynakları ve yaratılan değerleri ile uluslararası rekabette kendine Pazar arayan bu ülkeler, bir çok alanda diğer ülkelere rakip olmaya başladılar. Bir yandan küresel ölçekte büyüyen ekonomi ve artan rekabet, diğer yandan da üretim ve pazarlamada sınırların kalkması, seyahat, konaklama ve iletişim imkanlarının artması ülkelerin bir biriyle rekabet ettiği tirilyonlarca dolarlık yeni ve büyük bir değerin oluşmasına yol açtı. Pazara yeni giren ülkelerin tehdit edici avantajları, bu alanda yaratılan ekonomik değerin büyüklüğü ve en önemlisi bu alanda oluşan rekabet, ülkelerin bu pastadan daha büyük pay alabilmeleri için çok daha stratejik, planlı ve uzun vadeli bir pazarlama kurgusuna sahip olmaları zorunluluğunu da beraberinde getirmeye başladı. Bunun sonucunda da son 20 yılda Ülkeler, başta turizm olmak üzere, yatırım, ihracat, uluslararası ticaret vs. başta olmak üzere bir çok alanda bir birleri ile stratejik düzeyde rekabet eder hale geldiler.Günümüzde ülkelerin pazarlama aktiviteleri ve markalaşma gişimlerinde öncelikle odaklandıkları alanların başında, küresel ölçekte yarattığı 6 trilyon dolarlık ekonomik aktivite ile Dünya GDP’sinin %10’unu oluşturan Turizm sektörü geliyor . Turizm sektörünü sırasıyla yabancı sermaye yatırımlarının teşviki, ihracat, ülke menşeili ürünlerin pazarlanması, ülkenin sahip olduğu ticari markaların promosyonu, siyasi etkinlik ve itibar gibi alanlar takip ediyor.Doksanlı yıllara geldiğimizde Ülkeler; pazarlamaya çalıştıkları kaynaklarını, bir birini destekleyen, iyi planlanmış bir pazarlama karması, daha uzun vadeli ve stratejik bir kurgu ile yönetmeye başladılar. Turizm, yabancı sermaye çekme ve yatırım teşviki gibi alanlarda, ülkelerin Turizm bakanlıkları ve bir devlet kuruluşu olan yatırım destek ajansları ile başlayan pazarlama çalışmaları bugün ülkenin rekabet ettiği tüm somut ve soyut rekabet alanlarını içine alan, ülke pazarlamasının ve markalaşma çalışmalarının tek elden ve uzun vadeli stratejik planlar çerçevesinde yönetildiği, sivil toplum temsilcileri ve örgütlerinin de aktif katılımları ile işleyen profesyonel ülke marka yönetimi ajanslarına bırakmaya başladı.Günümüzde bir çok ülke, ülke markasını, tüm yönleri ile bütünleşik olarak ele alan, devlet ve sivil unsurlarının ortak katılımı ile tek elden yöneten ülke marka ajansları ile yönetiyor. Güney Afrika, Hindistan, İrlanda, Güney Kore, Nijerya, Abu Dhabi, İsviçre gibi ülkeleri, holistik yapılanma modelleri, başarılı marka yönetimleri ve dikkat çeken iletişim aktiviteleri ile başarılı örnekler arasında gösterebiliriz.Ülkeler de ürün ve hizmet markaları gibi insanlar tarafından belirli özellikler ve çağrışımlarla algılanırlar ve ürün/hizmet markalarına benzer biçimde yönetilirler: bir kimlik belirlenir, bu kimliğin iletişimi kurulacak bölümleri saptanır ve hedef kitlesiyle iletişimi kurulur. İşin ürün markalarından farklı ve zor olan bir çok tarafı da vardır. Ülke markalarının çok daha karmaşık olması, ürün markaları gibi tek bir hedefe odaklanmış belirli profesyoneller tarafından değil de çok katılımlı ve farklı hedeflere yoğunlaşmış kişi ve kurumlar tarafından yönetiliyor olması ve ülkeler için ürünlerde olduğu gibi tüketici beklentilerine göre özellik değişiklikleri yapılamaması gibi bir çok kısıtlama vardır.Ülkelerin imajları turistlerin de, yatırımcıların da ekonomik kararlarını olumlu veya olumsuz etkiler. Üstelik menşe etkisi denilen, ürün veya hizmetin kaynağı olan ülkenin imajının, o ülkeye ait ürün ve hizmetlerin satın alma tercihlerini de etkilemesi bir çok ürün ve hizmette çok belirgindir. Fransa’nın şarabı, parfümü, Almanya’nın otomobili, İsviçre’nin saati, Hollanda’nın peyniri gibi ülkenin belirli alanlardaki uzmanlaşmış ve yüksek kaliteli üretici imajı, o ülkenin ürünlerinin marka kimliğine de olumlu etki ederek imajın bu olumlu boyutlarının ürünlere aktarılmasını sağlar. Değerli bir ülke markası, ülkenin daha iyi algılanması sayesinde ihracatın, turizmin ve doğrudan yabancı sermaye yatırımının artmasını destekler. Ülkelerin küresel rekabette her alanda avantaj sağlaması için bir marka olarak yönetilmeleri bu açıdan ciddi önem taşımaktadır. İyi bir ülke markası; çok büyük bir ekonomik değer olarak turizm ve yabancı sermaye yatırımlarında sağladığı aktif katkı dışında ülkenin yurt dışında ve global arenadaki saygınlığı, ülke vatandaşlarının ve markalarının yurt dışında kabul ve tercih edilme oranları dahil bir çok alanda ülkeye sürdürülebilir rekabet avantajı sağlar. Bu konuyu daha iyi anlamak için şu örneğe bir bakalım isterseniz. Aynı zamanda Türkiye’nin imajını ve marka değerini gözler önüne seren Simon Anhold’un yaptığı bir araştırma ülke markasının hemen her alanda ülkenin rekabet güzünü nasıl etkilediğini göstermesi açısından oldukça dikkat çekici.Simon Anhold , yaptığı bir araştırma kapsamında farklı ülkelerden deneklere şöyle ilginç bir soru yöneltiyor. -“ Bir şirketin genel müdürüsünüz ve sizinle çalışacak üst düzey bir yönetici arıyorsunuz. Karşınızda iki aday olduğunu hayal edin: her ikisi de aynı iş tecrübesine sahip, aynı kalitede ve aynı maaşa razı, bire bir birbirinin yeri doldurabilecek iki aday. Tek fark: birisi Türkiye’den diğeri İsviçre’den. Hangisini tercih ederdiniz. – sorunun cevabını tahmin ediyorsunuzdur %85 i İsviçreliyi tercih ediyor. Daha da ilginci Türk deneklerin de %75’nin cevabı İsviçreli… - bu ne kadar düşündürücü değil mi? Kendi ülkenizin vatandaşları bile kendi ülkesinin insanına güvenmiyor. Diğer ülkenin adayını tercih ediyor. –işte size ülke imajının kültürünüzü dahi etkilediğine güzel bir örnek” Anhold’un yaptığı araştırma ve sonrasında sarf ettiği sözler gerçekten düşündürücü. Bu araştırmadan da görüldüğü üzere ülke markasının etkisi hem genelde hem de Türkiye örneğinde görüldüğü üzere Türkiye bağlamında da çok önemli bir kavram.Şark kurnazı Türk girişimciler sayesinde oluşan "Made in Turkey" markasının kötü imajı, tarihten gelen uydurma barbar imajı, darbeler, insan hakları ihlalleri, işkenceler, mafya, kayıt dışı ekonominin yüzde 70'lerin üzerinde seyretmesi, Ermeni ve Rum lobilerinin anti propagandaları gibi Türkiye markası üzerinde oluşan kötü imaj maalesef şu an markamızın bir iletişimden çok rehabilatasyon ve yeniden konumlandırmaya ihtiyacı olduğunu gösteriyor.Türkiye’nin iletişimi konusunda, Türk markaları ve ürünlerine yönelik iletişim çalışmaları yanında, geçtiğimiz yıllarda ve günümüzde bütünleşik ya da belli alanlara odaklanmış bir kaç girişim daha gündeme geldi. Ancak hemen hepsi bir şekilde ya daha hayat bulamadan sona erdi ya da sadece belli bir alanda biri birinden kopuk, sönük, etkisi tartışılır girişimler olarak hayatlarına devam ettiler- ya da halen ediyorlar. Örneğin 2003 yılında IAA (uluslar arası reklamcılar derneği) ve Türkiye halkla ilişkiler derneği öncülüğünde kurulan ve Türkiye’nin markalaşması için bütünleşik bir yapı olmayı hedefleyen ve ağırlıklı sivillerden oluşan Türkiye tanıtım konseyi, Türk markalarına destek olmak amacı ile dış ticaret müsteşarlığı bünyesinde kurulan marka destek programı Turquality, yine Deik bünyesinde yurt dışındaki Türk iş adamlarının etkin katılımı ile Türkiye’nin imajına yönelik çalışmalara imza atması planlanan “Dünya Türk iş konseyi”, adı ve kuruluş amacı 2010 yılına yönelik İstanbul’un kültür ve sanat yaşamını desteklemek olmasına rağmen İstanbul’u markalaştırma misyonu güden “İstanbul 2010 kültür başkenti ajansı”. Ve çok yakın tarihte kanunla kurulan ve Türk tasarımcılarının ve Türk tasarımlarının dünyada değerini ve imajını artırmaya yönelik politikalar geliştirmek ve tasarımcılarımıza destek olmak amacı ile örgütlenen “ Türk tasarım danışma konseyi”, ve şu sıralar iş başa düştü diyerek kolları sıvayan fındık, makine, narenciye, mermer tanıtım grupları gibi. Gördüğünüz gibi birbirinden bağımsız, muhtemeldir ki birbirinden habersiz, etkinliği ve varlığı tartışılır bir sürü oluşum. Tüm bu oluşumlar ve girişimler, her ne kadar odaklandıkları alanlarda belli etkinliğe sahip olsa ve bazı açılardan olumlu gelişmeler gibi gözükse de marka yönetimi açısından tamamıyla yanlış ve ciddi riskler taşıyan bir yöntem olarak karşımıza çıkıyor.Peki Türkiye’yi nasıl pazarlayacağız? Türkiye, nasıl hayranlık uyandıran, keşfedilmek istenilen, defalarca arzulan bir ülke marka olacak? Ve nasıl; uluslararası arenada saygınlığı ile göz dolduran, siyasi ve ekonomik alanda dünyaya yöne veren önemli güçlerden biri haline gelecek? Cevap aslında basit: Türkiye’nin farklı alanlarda farklı hedef kitleler nezdinde devam eden tanıtım ve iletişim faaliyetlerini, benzer ve bir birini tekrar eden mesajları, holistik bir iletişim kurgusu, marka yaratma ve yönetme kriterleri ve iyi kurgulanmış bir pazarlama karması ile sıfırdan ele almak ve Türkiye markasını tek elden yönetmek. Tanımladığımız bu hedef aslında yukarıda bazı başarılı örnekler olarak sıraladığımız ülkelerin markalarını yönetmek üzere kurduğu yapıların benzeri bir yapılanmayı zorunlu kılıyor. Yani Türkiye markasının tek bir merkezden yönetildiği ve pazarlandığı , ülkenin farlı rekabet alanlarında karşılaştığı sorunlara tek tek odaklanan ve bunlara özel çözümler üreten, markayı ve belirlenmiş ortak hedefleri bütünleşik olarak ele alan, hedeflere ve Pazar şartlarına göre tüm paydaşların katılımı ile rasyonel temellere dayanarak oluşturulmuş, özel bütçesi ve her şeyden önemlisi devlet ve sivil yapıların ortak ama işleyebilen bir mekanizma çerçevesinde bir araya geldiği bir organizasyon yapısı. Peki bu yapının organizasyon şeması nasıl olacak, bir kamu kuruluşu mu yoksa özel bir şirket ya da vakıf mı olacak? Bütçesi nasıl şekillenecek ve hangi kaynaklardan beslenecek. Sivililer bu yapı içerisinde nerede bulunacak ve ne kadar söz sahibi olacak? Bunlar ve bunlara benzer onlarca soru sormak mümkün ve aslında çok da gerekli. Çünkü klasik bir ticari markayı bile yönetmekte zorlanan, bir tane bile dünya markası çıkaramamış olan biz Türk’ler böylesine komplex bir markayı yönetip, dünyada parmakla gösterilen bir başarı hikayesi haline nasıl getirecegiz? Öncelikle kurulacak yapının yetki sınırları, yürütme güçü ve organizasyon şemasının nasıl şekilleneceği konusunu derinlemesine irdelemek gerekiyor. Çünkü oluşturulacak yapı ve kurgulanacak iş modeli bu projenin başarılı ve sürdürülebilir olması noktasında belkide en önemli ve hassas noktayı oluşturuyor. Daha önce benzer hedeflerle yola çıkmış olan IAA öncülüğünde, ağırlıklı sivil insiyatif unsurlarınca şekillenmiş olan “Türkiye tanıtım konseyi” bu noktada bizim için önemli bir referans olabilir. 2002 yılında IAA öncülüğünde TOBB, TİM, TÜRSAB, TÜHİD başta olmak üzere bir çok sivil toplum kuruluşunun katılımı ile kurulan konsey, Türkiye’nin yurt dışında tanıtımına yönelik çalışmaları başlatmış, raporlar hazırlamış ama uzun vadede devlet ve hükümet desteği ve ortak katılım sağlayamadığı için idealize edilen kurguyu sağlayamamış bir girişim olarak karşımıza çıkıyor. Turizm bakanlığının bir kamu kuruluşu olarak, tanıtım çalışmalarının ve aktif iletişimin gereklerini yerine getirme noktasında karşılaştığı zorlukları ve Başbakanlık yatırım ajansı gibi alışıla gelmiş devlet kuruluşu modeli dışındaki yeni yapıların, dinamik bir iş kurgusu ve esnek hareket kabiliyetlerini kıyasladığımızda oluşturulacak yapının karar alma ve yürütme, dinamik çalışma ve esnek haket becerisine sahip olması gerekliliği aşikardır. Yurt dışındaki mevcut yapıların ışığında, yurt içindeki girişimleri ve deneyimleri de referans alarak, Türkiye’nin mevcut yönetişim kültürü, siyasi yapısı, ekonomik gücü gibi gerçeklerinden yola çıkarak şöyle bir model önerebiliz.Öncelikle kurulacak yapının; uzun vadeli, siyasi ve ekonomik olarak sürdürebilir bir yapı için devletin ilgili birimlerinin aktif katılımı ve yönetişim modeli içinde devletin pozitif irade ortaya koyabileceği ve etkin bir rol üstlendiği özerk bir yapı olması gerekmektedir. Türkiye’nin tanıtımında kamuyu statik, yaratıcılıktan ve esneklikten uzak şeklinde tanımlayıp, problemlerin çıkış noktası olarak gösterdikten sonra Devletin rolünün bu kadar etkin ve güçlü olduğu bir model belki ilk bakışta çok sempatik gelmeyebilir. Ama Türkiye tanıtım konseyinin yaşadığı problemleri ve 2010 ajansında yaşanılan problemleri düşündüğümüzde sanki Türkiye gerçeğinde böyle bir yapının daha uygun olduğunu söylemek mümkün. Kamunun aktif olarak yönetiminde yer aldığı, özgün yönetişim modeli ve organizasyonel yapılanması ile son yıllarda çok başarılı olmuş örnekler de devletin rasyonel politikalar ve tercihler sonucunda bu konuda aktif rol alabileceği noktasında görüşlerimizi destekliyor. Ortaklık yapısında ağırlıklı kamu hisseleri ve yönetiminde ağırlıklı olarak hükümet temsilcileri olmasına rağmen Türk Telekom ve Türk Hava Yolları gibi özelleştirme kapsamında bulunan şirketlerin marka algısından, Pazar payına ve karlılıktan, zihin payına kadar hemen her alanda sağladıkları başarı, Türkiye Markasının yönetişim modelinde de benzer, başarılı bir yapının kurulabileceğinin ip uçlarını veriyor. Kurulacak organizasyon şemasında Devteletin ve hükümetin etkin rolü dışında, bunun kadar önemli olan ikinci unsur ise, sivil toplum kuruluşları ve toplum aktörlerinin, akademisyenlerin hatta bireylerin bu yapı içerisindeki etkinliği ve sürece katılımlılarını sağlamak. Böylece farklı görüşlerin ve ülkenin farklı değerlerinin temsil edildiği, etkin, verimli, şeffaf, denetlenebilir,sürekli etkileşimin tesis edildiği, farklı alanlardaki uzmanlıkların bir araya geldiği bir yapı kurmak.Kurulacak yapının yönetişim modeli ve ortaklı yapısı dışında üzerinde durulması gereken en önemli unsursa kurulacak yapının , sorumluluk ve yetki alanı. Ama isterseniz bundan sonraki fikirlerimizi daha somutlaştırmak ve sorumluluk alanını daha net tanımlamak adına burada bir ara verip kurulacak yapının adını koyalım: dünyadaki örneklerden de esinlenerek yapılabilecek en basit tanımlama ile yola çıkalım ve Türkiye’nin aktif markalaşma sürecini yönetecek bu yapıya “ Türkiye markası ajansı / Brand Turkey” diyelim. Sanıyorum hem ismi hem de kurulacak yapının sorumluluk ve yetki alanı bu isimle kafanızda biraz daha netleşti. Şu ana kadar özetlemeye çalıştığımız tüm gerekçeler, Türkiye’nin tanıtımı ile ilgili tüm sorunlar, ve hepsinden önemlisi tanımlamaya çalıştığımız tüm hedefler “ Türkiye markası ajansı’nın sorumluluk ve yetki alanını açıklıyor.Ama bu hedefleri ve faaliyet alanlarını şu şekilde kategorize edip daha net bir şekilde tanımlayabiliriz...Türkiye Marka ajansı: Türkiye markasının yurt dışı ve yurt içinde konumlandırılması, marka kimliği, imajı ve markadeğerlerinin, hedef kategori - pazar ve kitle analizlerinin yapılması, marka ve iletişim stratejilerinin belirlenmesi ve bütünleşik bir anlayış ile yönetilmesi amacıyla kurulan bir ülke marka yönetimi platformudur. Ajans, Türkiye’nin yarattığı marka değerlerinin stratejik yönetimi, Türkiye’nin uluslararası arenadaki saygı, itibar ve algısı yanında dünya ekonomisinde yer alan ürün, hizmet ve yaratılmış değerlerinin zihin ve pazar payını artırmaya yönelik bütünleşik bir yönetişim modeline sahiptir. Ve Türkiye’nin biri birinden kopuk, farklı alanlarda, farklı kitleleri hedef alan markalama, pazarlama ve iletişim faaliyetleri tek elde toplayarak, belli değerlere odaklanarak, ortak bir strateji ve plan kapsamında yönetirAjans bu ana hedefler dışında: Yine yukarida sıraladığımız sorunlardan yola çıkarak bakarsak; Devlet, hükümet, sivil toplum kurluşları, özel sektör, ve akademik çevrelerin eş güdüm içinde çalışacağı bir ortam yaratacaktır.Ülke markası ve Türkiye’nin yarattığı diğer değerlerin ve rekabet alanlarının hedef kitle ve pazarlar bazında Kapsamlı analizlerini yapmak ve ana strateji ve mesajların belirleyerek; Türkiye markasının imajına doğrudan ve dolaylı yollardan etki eden unsurların (özel markaların ihracatları, yurt dışında Türkiye’yi temsile den birey ve kurumlar, Türkiye menşeili ürünleri pazarlayan fındık tanıtım grubu, makine tanıtım grubu gibi birlikteler ve vb.) ana strateji kapsamında eş güdüm içerisinde yürütülmesi için ilgili alanlara müdahale edecek, yol gösterecek , destekleyecek ve danışmanlık hizmeti vererek ortak bir bilinç ve hakeret ortamı yaratacaktır.Farklı alanlardaki tanıtım harcamalarını ve marka yatırımlarını tek bütçe altında toplayarak, yapılacak satınalma ve harcamalarda eş güdüm sağlayarak, satınalma gücü, maliyet avantajı ve planlama etkinliği sağlamanın yanı sıra, Geri dönüşü ve etkiyi ölçmek üzere düzenli araştırmalar yaparak strateji ve takdik çalışmalara yon verebilecek esnek bir yapı olacak, ayrıca Ülkenin değer yaratabileceği, potansiyel alanları araştırarak ve trendleri takip ederek, markanın gelecek stratejilerine yön verecek kadar önemli bir rol de üstlenecektir...Şu an Türkiye markası, başta Turizm Bakanlığı olmak üzere, T.C. Başbakanlık yatırım destek ajansı, Başbakanlık dış ticaret müsteşarlığı, Turquality marka destek programı, Başbakanlık Türkiye tanıtma fonu, Türkiye ihracatçılar meclisi (TİM), DEİK, Türk Hava Yolları, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, TÜSİAD, MÜSİAD, TÜRSAB, TOBB, TUROB, KOSGEB, ürün tanıtım grupları ve yüzlerce özel marka ile yurt dışında temsil ediliyor. Bu listeye Türkiye’yi yurt dışında temsil eden, dernek, vakıf, spor kulüpleri, Türk ünlülerini, siyasetçileri, hatta her bir ferdi tüm lobileri bile dahil edebiliriz. Her biri kendi algısı, kendi hedefleri ve kapasitesi paralelinde Türkiye markasını yorumluyor, bir köşesinden tutmaya ve o oranda da değer katmaya çalışıyor. Bu kuruluşlar ve bunlara ek olarak bir Türk markası olarak binlerce özel şirketin yurt dışında benzer ideallerle harcadığı toplam bütçe ise yaklaşık yıllık 500 milyon dolar civarında. Tüm bu gayretleri tek bir ideal yapıda bir araya getirdiğimizde ve böyle büyük bir bütçeyi stratejik olarak etkin bir şekilde yönettiğimizde, öngörülen hedeflere ulaşmak çok da zor olmasa gerek.Yukarıda özetlemeye çalıştığımız gerekçeler ve başarılacak hedefler çerçevesinde, Türkiye Markası Ajansı, oluşturacağı 5 yıllık master plan dahilinde yürüteceği stratejik markalama süreci ve ardında da hayata geçireceği sürdürülebilir, dinamik, uzun vadeli bir iletişim planı ile Türkiye’nin uluslararası alandaki pozitif marka algısının oturtulması ve küresel ekonomik rekabette katma değeri yüksek bir marka olması konusunda şu an için olası en doğru stratejik iş modeli gibi gözüküyor. Bakalım Türkiye’yi pazarlamak böyle rasyonel bir temele oturana dek, ne kadar daha polemik konusu olacak. Hep birlikte Göreceğiz... </div>Serdar ozturkhttp://www.blogger.com/profile/14369365478046384564noreply@blogger.com0